3.3.2022 Perşembe günü saat 10.00’a Ruhumdaki Aşkım Şehr-i İstanbul’un Beylikdüzü ilçesinde idim.
Ticari görüşmelerimi bitirip, Yenikapı semtine geçiş yaptım. Yenikapı’daki ticari görüşmelerimde bitince, Üsküdar ilçesine geçiş için Sirkeci araba vapuru iskelesine doğru yol almaya başladım. Kısa bir bekleyişten sonra araba vapuruna geçiş yaptım. Arabamı park edip vapurun ikinci katına heyecan, coşku ve zevkle çıktım. Çünkü ruhumdaki aşkım İstanbul’u seyredecek, ruhumun derinliklerine yolculuk yapacaktım. Evet, vapurun ikinci katındaydım. Kalp ve nabız atışlarımda aşırı bir hızlanma, bedenimde titreme ve terleme olduğunu fark ettim. Çünkü gönül sultanım Sultan Ahmet, Ayasofya, Sevdiceğim Üsküdar, canları kavuşturan köprüler, gök kubbeye yükselen Çamlıca Tepesi, havada uçuşan martı ve martı sesleri, Boğaz’dan geçiş yapan vapurlar, gemiler ve denizin ahengi.
Gördüklerim beni ruhumun derinliklerine yolculuğa çıkarmıştı ki; bir anda sağ tarafımda çok harika sesler duydum. Sesin geldiği yöne doğru döndüm adeta şok üstüne şok yaşadım.
Araba vapurunu takip eden iki tane yunus balığı. Zevkle, heyecanla, aşkla dalışlar yapıyorlar. Yine zevkle, heyecanla ve aşkla denizden çıkış yapıyorlar. Çıkardıkları ahenk dolu sesleriyle sanki mesaj veriyorlar, müzik eşliğinde adeta dans ediyorlardı. Yunusları seyre daldım. Adeta göz göze idik. Sanki bizimde ruhumuzdaki aşk İSTANBUL der gibiydiler. Anlamıştım.
YÜREK YÜREĞE DEĞMİŞSE ELİN ELE DEĞMESİNE GEREK YOK İDİ.
Ruhlarımızdaki aşk aynı idi. İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…
Sait senle var oldu bu cihanda
Aynamsın, yoldaşımsın, çıramsın, aşkımsın
İçindeki Yunuslar bile seni anlatır
Tepelerindeki ışık süzmeleri cihanı aydınlatır.
Dağlar bile senin için gemileri taşıdı
Açtılar cihana yeni bir çağı
Galipsin, ğalip olacaksın mahşere dek. İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…
Ticari görüşmelerimi bitirip, Yenikapı semtine geçiş yaptım. Yenikapı’daki ticari görüşmelerimde bitince, Üsküdar ilçesine geçiş için Sirkeci araba vapuru iskelesine doğru yol almaya başladım. Kısa bir bekleyişten sonra araba vapuruna geçiş yaptım. Arabamı park edip vapurun ikinci katına heyecan, coşku ve zevkle çıktım. Çünkü ruhumdaki aşkım İstanbul’u seyredecek, ruhumun derinliklerine yolculuk yapacaktım. Evet, vapurun ikinci katındaydım. Kalp ve nabız atışlarımda aşırı bir hızlanma, bedenimde titreme ve terleme olduğunu fark ettim. Çünkü gönül sultanım Sultan Ahmet, Ayasofya, Sevdiceğim Üsküdar, canları kavuşturan köprüler, gök kubbeye yükselen Çamlıca Tepesi, havada uçuşan martı ve martı sesleri, Boğaz’dan geçiş yapan vapurlar, gemiler ve denizin ahengi.
Gördüklerim beni ruhumun derinliklerine yolculuğa çıkarmıştı ki; bir anda sağ tarafımda çok harika sesler duydum. Sesin geldiği yöne doğru döndüm adeta şok üstüne şok yaşadım.
Araba vapurunu takip eden iki tane yunus balığı. Zevkle, heyecanla, aşkla dalışlar yapıyorlar. Yine zevkle, heyecanla ve aşkla denizden çıkış yapıyorlar. Çıkardıkları ahenk dolu sesleriyle sanki mesaj veriyorlar, müzik eşliğinde adeta dans ediyorlardı. Yunusları seyre daldım. Adeta göz göze idik. Sanki bizimde ruhumuzdaki aşk İSTANBUL der gibiydiler. Anlamıştım.
YÜREK YÜREĞE DEĞMİŞSE ELİN ELE DEĞMESİNE GEREK YOK İDİ.
Ruhlarımızdaki aşk aynı idi. İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…
Sait senle var oldu bu cihanda
Aynamsın, yoldaşımsın, çıramsın, aşkımsın
İçindeki Yunuslar bile seni anlatır
Tepelerindeki ışık süzmeleri cihanı aydınlatır.
Dağlar bile senin için gemileri taşıdı
Açtılar cihana yeni bir çağı
Galipsin, ğalip olacaksın mahşere dek. İSTANBUL… İSTANBUL… İSTANBUL…