2019 Yılının Şanlıurfa’da sıcak bir Ağustos günü idi, saat 14:00 sularında öğle namazını kılmak için camiye geçtim. Camide bir genç vardı, oturur vaziyette titreyen eller semaya açılmış, gözler mihraptaki Allah lafzında, gözlerinden şelaleleri aratmayacak gözyaşları ve dökülen gözyaşlarının kıpırdayan dudakları ıslattığı bir genç. Adeta şokta idim. Gördüğüm manzara, namazı bile unutturmuştu! Yardımım olur düşüncesi ile yanında oturdum. Biraz konuşalım sakinleşirsiniz, isminiz nedir? dedim. Cevap vermedi. Birkaç denemeden sonra yüzünü yavaşça bana döndü ve şöyle dedi;
“Adım İshak, Amca sevdiğim kız Seda bana ihanet etti.” Dedi. Yüzünü yine mihraba döndü, günümüzde gençlerin yaşadıkları Aşk ihanetlerini sıkça duyuyoruz. Erkek, erkek arkadaşının sevdiğini elinden alır, Genç kız, kız arkadaşının sevdiğini elinden alır. Gençlik hevesleridir. Olur, böyle vakalar. Üzülme diye teselli etmeye çalıştım. Fakat nafile sözlerim kıymet bulmuyordu. Artık dayanamadım ve sordum;
-Peki, burada ne yapıyorsun? Dedim. Yüzünü yavaşça bana döndü ve şöyle dedi,
-“Kendimi ve sevdiğimi Allah’a şikâyet etmeye geldim amca” dedi ve yüzünü tekrar mihraba döndü.
Anlamıştım, İshak türlü iftiralara maruz kalmış, bağrı yanık bir âşık idi. İshak bir anda haykırarak duaya başladı.
Ey Şanlı Arşın Gök Kubbenin Sahibi Haklıyı Haksızı Bilen, Hay Hak Ben İshak, eğer ben Sedaya ihanet ettim ise bu candaki ruhu al.
Eğer Seda bana ihanet ettiyse, Seda bana “Masken düştü” demişti! “Seda’nın canına zarar gelmesin sadece maske taksın yeter” dedi. Ve yine haykırarak;
“Ya bu candaki ruhu al ya da Seda’ya maske tak,
Ya bu candaki ruhu al ya da Seda’ya maske tak,
Ya bu candaki ruhu al ya da Seda’ya maske tak” diye üç defa tekrarladı.
Elini yüzüne sürüp ayağa kalktı ve bana sarıldı. İshak rahatlamıştı. Sahibine ruhundakileri, kalbindekileri diliyle arz etmişti. Camiden çıktık! İshak’a çay ikram ettim daha sonra ayrıldık.
Aradan üç ay geçmişti, insanlarda “maske” söylenmeye başlamıştı, bir üç ay daha geçmişti ki; maske dünyada en tepe noktaya çıkmıştı. Hayatımızın vazgeçilmeyeni olmuştu, hatta maske takmayanlara para cezası bile kesiliyordu. Bir an aklıma İshak gelmişti. Bağrı yanık âşık İshak iddiası uğruna canını ortaya koymuş ve Allah’ta onun duasını kabul edip haklılığını ispat etmişti. Seda’nın ihaneti yüzünden Seda ve tüm insanlık maske takmıştı.
Evet! Tüm insanlığa sesleniyorum; kimsenin mazlum oluşuna sebep olmayalım, Hani denilir ya Mazlumun Dini Yoktur, Çünkü Allah mazlumun yanında ve koruyucusudur. İshak mazlum durumuna düşürülmüş idi.
Seda ihanetiyle İshak’ın ruhunu, kalbini, yüreğini, bedenini yakmış, adeta İshak’ı toprağın üstünde yürüyen bir cenaze haline getirmişti adeta.
Sevenlerin, Âşıkların arasına girmeyelim! Lütfen iki bayanın arasına bir erkek, iki erkek arasına bir bayan girmesin, Yaşamın bir defa olduğu bu dünyada birbirimizi sevelim sevenlere âşıklara saygı gösterelim.
İshak’ın acılarını başkaları yaşamasın! Yargısız infaz ederek insanları acıtmayalım, Söze değil, söyleyene dikkat edelim ki sözdeki değerler ortaya çıksın. Çünkü insanın bir hesabı varsa her anın, her olayın göreni olduğunu da unutmayalım. İshak’ın yaşadıklarını başka Ahmet’ler, Mehmet’ler yâda Ayşe’ler, Fatma’lar yaşamasın.
Evet, dua gününden tahminen bir yıl sonra idi, yaya geçidinde İshak’ı gördüm! Tanımıştı beni, bende hiç unutmamıştım ki. Öyle bir gülüşle boynuma sarıldı ki; hemen kaldırıma geçtik, İshak’taki ağlayışın ve sevincin aynısını hiçbir zaman görmemiştim.
Bana dedi ki; Gördün mü amca İlahi Adalet tecelli etti, Hay Hak benim suçsuzluğumu ispatlayıp, Seda’ya maske taktı. Seda mutlaka maskesini yere düşürmüştür, gören birisi “Hanım efendi Maskeniz düştü, yâda kendisi Maskem düştü” demiştir.
Bende gülerek, ”Evet evet belki daha fazlası söylenmiştir” dedim ve ayrıldık. İshak’ı bir daha göremedim.
Almayalım mazlumların ahını,
Yakmayalım kalpleri gönülleri
Çıkarmış büyüklerin dediği gibi
Aheste aheste, aheste…
Çok güzeldi