Sömürü düzenine dayalı emperyalist güçler, coğrafyalarda cetvelle haritalar çizmesi yakın tarihte görülmektedir.
1926 Lenin’in ölümünden sonra başa geçen dünyanın en kanlı diktatörlerinden olan Stalin zamanında gerek Kafkasya’da ve Türkistan da çok Türk kıyıma uğratılmış, Kırım gibi, Gürcistan’da Ahıska Türkleri gibi, Ortodoks Kıpçaklar gibi Türkleri sürgün etmişlerdir,,,
10 Şubat 1828’de İngilizler ve İranlıların katıldığı Türkmen Çay Anlaşması ile Azerbaycan’ı Aras nehrinden ikiye bölmüşlerdir. Kuzey Azerbaycan’ı Rusya’ya Güney Azerbaycan’ı İran’a sömürge yapmışlardır.
Başbuğ Atatürk’ün 28 Ocak 1920 de zor şartlarda olsa bile bu günkü milli sınırlarımız olan misak-ı milli sınırlarımızı ilan etmiştir... O günden bu güne kadar dünyanın başına bela olan şer güç olan emperyalistler diğer adıyla haçlı zihniyeti boş durmamıştır. Zaman zaman Alevilik, Sünnilik, zaman zaman etnik ayrılıklar üzerine çalışmalar yapmaktadır... Bunu yaparken de düşman diye gördükleri dostları İran hep bunların yanında olmuştur. Sinsi İngilizler, gaddar Avengelistler, fırsatçısı İran, şımarık çocukları Yunan ve Ermenileri kullanmışlardır... Günümüzde ne kadar insanlık dışı örgütleri varsa, bu örgütleri kurarak insanlığın baş belası olmuşlardır. Buna Türkiye’de ne kadar sol örgüt ve İslami örgütlerde varsa dâhildir... Suriye’de ve Irak’ta olanları bir düşünün Stalin’in sürgünleri gibi değil mi... Başka bir deyişle Hit’lerin gaz vagonlarında katlettiği Türk Yahudilerin sonu Türklerin hazin sonuna benzemiyor mu? Yukarıda az bir konuya deyindim ama bu olanları bir zihninizde tahlil edin, sınırlarımızı buduyorlar,
Hedef Türk’ü Türk’e kırdırarak ayırmak, Turan’dan korkuyorlar, sayıları elli milyonu bulan Türki Cumhuriyette dâhil genç bozkurtlar ülkücülerden korkuyorlar... Korkunun ecele faydası yok...
Bir gün mutlaka Turan olacak Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kardeşler kucaklaşacak.
TAŞ MEDRESELİ ÜLKÜCÜLER...