Başlığa bakınca bir romanın başlığını çağrıştırıyor, ama değil..
Ülkemiz genelinde işlenen suç türleri ve nev’ine münhasır cezalara değinmek ve verilecek cezaların azlığı çokluğundan ziyade halk nazariyesindeki beklenti ve hukuk sistemi suçun kişiselliği altında yatan sebep sonuç ilişkilerini iyi okumalı ve ikinci bir defa işlenmesi ihtimali -ki maalesef var, caydırıcılık özelliği irdelenerek ne nasıl olmalı sorularının cevabı aranmalıdır.
Ülkemizde zaman sınırlamasına gidilmeden hukuk sisteminin ülke gerçekliğini yansıtmadığı işlenen suçların perde arkasındaki uzantıları mahkemedeki ( meclis, aşiret, iş adamı, vb. ) dayıları nedeni ile tabii ki kanundan kaynaklı ( taktiri alt sınır üst sınır, cezanın tecili, hakim taktiri vb. ) verilen asgari cezalar göz önüne alındığında genellikle ülkemizde cezalar siyasi meyil İktibas ettiği için zanlının kimliği ve dayıları devrede oldu mu adi ve istismar suçları ve cinayetler hep istismara açık olmakta ve bu durumlarda gayri ihtiyari mağdur -maktul ve halk nezdinde hukuka ve adalete güvensizlik olarak yer almaktadır.
Bunun yanında kimsesiz ya da açlığı nedeni ile hırsızlık suçuna verilen cezalar ile örtülü ya da aleni dolandırıcılık tefecilik vb. suçlara verilen ceza (genelde beraat) kararları da ayrı bir argüman.
Ülkemizde sadece ifade hürriyeti ve siyasi suçlar ( terör hariç ) çokda orantılı olmayan hatta ülkeler arası insan hakları, ifade hürriyeti vb. sözleşmeler olmasına rağmen yada merkez komutanın istemleri dışında işlenen ( terör hariç ) suçlar -ki ( ifade hürriyeti suç olmazsa gerek ) hemen fazlası ile tutukluluk ve gayri ciddi cezalar ( özel ) verilmekte ve genellikle gerek istinaf mahkemelerinde gerekse Yargıtay içtihatlarında sarih bir şekilde suç unsurları oluşmadığı ciheti ile bozulmakta yada siyasi baskılar altında kalan yargı hukuksuz işletilmektedir.
Halbuki hukukun bir gün mutlaka ama mutlaka herkese lazım edeceği gerçeği unutulmadan kişiye özel olmayan yargı bağımsızlığı kuralı içinde hâkim dokunulmazlığı da ciddi olarak dikkate alınarak yapılması şarttır ve bu vesile ile hem yargı sosyal, siyasal ve psikolojik baskılardan arındırılmış olarak tüm halkı memnun eder düzeyde hak ettiği güveni kazanacaktır.
Gelelim suç ve suçluya,
Ülkemizde gerek inançsal anlamda gerek kültürel anlamda gerekse bölgesel ve ekonomi anlamlarında aile içi veya dışı birçok cinayetler işlenmektedir. Özellikle toplumsal tepkilere neden olan küçük çocukların bu olaylarda ön saflarda ceza ( maktul ) konumunda olduğunu ve bunların alt nedenlerinin de hele aile içi sıkıntılar ( gayri meşru yaşam, küçük yaşta evlilik , eğitimsizlik, ensest olaylar birden fazla evlilik vb ) nedeni ile oluşan problemlerin çözüm yolunun hemen katliam olduğu göz önüne alındığında ve yapılan yada yapılacak soruşturmaların seyri yönlendirildiğinde istem dışı yada bilinçli olarak suçlu yada maktul hakkında bin bir türlü hikayeler ,senaryolar, iddialar ortaya atılmaktadır, bunlar içinde en can alıcı olanlarda , din kisvesi, siyasi erk yanlısı gibi varsayımlar nazara alındığında hemen suç sabit ceza kesin ve suç (lunun) un nedeni kimliği profili biyografisi irdelenmeden, kişinin bulunduğu konum ( öğretmen, doktor, camii imamı, Kur'an kursu hocası ,baba, vb ) ile sui zanda bulunularak sanki suçlu kişi çok saf çok merhametli yada suçsuz ama onu bu suçu işlemeye bulunduğu konum yönlendirmiş, aldığı eğitimi, dini emirleri yada görevi nev’ine münhasır katliam yapma emrini buralardaki meslekler inançlar yada ekonomisi emretmiş izlenimi vermekte ve toplumda da bu ( mevcut duruma baktığımız zaman tarikatlar, şeyhler, eğitimliler hep allemi cihan kesilmiş okudukları kitaplar yada inandıkları inançları onları bu yola sevk etmiş gibi yanlış eksik veya bilinçli - bilinçsiz atfı cürümler kol gezmeye ve yargısız infazlar yapılmaya başlanmış.
Ancak.;
Suçun kişiselliği, suçlunun içinde bulunduğu psikoloji, suçun alt nedenleri, çevresel faktörler, eğitim durumu, aile yapısı irdelenmeden hemen meslekler ve eğitim düzeyleri yada inançları üzerinden yürümek hem toplumsal yaşamı etkilemekte, hem bilinçsiz ve eğitimsiz yani araştırmayan soruşturmayan sebep sonuç ilişkisine bakmayan ön yargılarla oluşturulan ithamlar nefret tohumlarının ekilmesine neden olmakta hem de esas suç ve suçlunun daha sonraki yaşamında çok büyük zararlara neden olduğu gibi algı operasyonları suçun gerçek nedenini ortaya çıkmasına bir manada engel olmakta diğer anlam da da gerek eğitime gerek inançlara gerekse toplumsal hukuka zeval verilmektedir.
Bu itibarla.;
Suç ve suçlu kim ya da kimler olursa olsun suçun ana unsuru suçlunun kişiliği çevresel faktörleri psikolojisi aile yapısı daha açık ifade ile kişisel karakteri ile sorgulanmalı ve buna göre ön yargılara meydan verilmeden, kişilerin mesleklerine, inançlarına, kurumlarına (olsa bile) topyekûn hepsi aynı mantığı ile bakılmamalıdır. Yani suç ve suçlu kişiseldir.
Cezalandırmalar ise yukarıda belirtildiği üzere keyfiyete, dayısı olmasına, parasına ya da inancı baz alınarak değil bağımsız tarafsız hukukun üstünlüğü ilkesi ile toplumunda nabzı dikkate alınarak verilmelidir.
Not:Burada amacım hukuku yönlendirmek değil eski bir hukuk çalışanı ve şimdi emekli halkında içinde biri olarak duygu ve düşüncelerimi derc ettim.