Evet, doğru okudunuz, vekil diye seçtiğimizi sandığımız kişilerin aslında, kendilerine biçilen ve kendilerinin bile çokta farkında olmadığı (sorgulayıp irdelemedikleri için) gizli sözleşmeli kiralanan (seçilmeyen, ama seçtirilen) sözde halkın ama aslında gizli sözleşme yaptırılan devlet ve kurumların dönüşümlü personelleri olduklarını bilmemeleri ve ne yazik ki halkında buna alet olup aynı oyun çarkını çevirmeye destek olmalarıdır.
Halkın vekili olan veya halkın içinden halk için çıkan insanların, aynı ülkedeki tüm insanları ve sorunlarını yek diğerine üst tutma gibi bir lüks olmamalı değil mi..? Ya da halkın vekili oluğunu sanan insanların halk tarafından benimsenmesi ve ulaşımı ve en önemlisi de yapacakları veya kendilerinden yapılması istenilen işin adı ne olursa olsun. Hiç ama hiç bir ayrım yapmaksızın ellerini taşı n altına koymaları gerekmiyor mu..?
Yada halk tarafından sevilip değer verilen kişiler olduklarını sanan bu sözleşmeli personellerin halka rağmen kendi bölgeleri şehirleri varken başka başka yerlerden hiç tanımadıkları ilgili olmadıkları yerlerden aday gösterilmeleri ve seçim öncesinden başlayıp seçim sonuna kadar geçen süreçte harcadıkları paraların (günümüz hesabı ile en az 5.trilyon) harcanmasına çarçur edilmesine göz yumarlar mıydı? Çünkü. : alacakları sadece maaş olarak ve üstüne emeklilikte alacakları (hakları olmadığı halde) paraları üst üste koysanız bir dönem harcanan parayı tamamlayacağına göre, bu paraları neden nereden alıp harcıyor ve geri dönüşümünü fazlası ile nasıl sağlıyorlar ve üstüne bu şekilde dürüst olduklarını mı sanıyorlar..?
Halkın vekili olarak sahnelerde A'dan Z'ye istisnasız tüm siyasiler ve özellikle kendi şehrim Urfa'da boy gösterenlerin kaç tanesi, tekrar ediyorum ve altını çiziyorum kaç tanesi halkı ile ülkesi ile çıkarsız menfaatsiz ve beklentisiz olarak elini taşına koyuyor ve bu durumlardan kendine vazife çıkarıyor. Kaç tanesi harcadığı parayı borç, faiz ve katlı olarak yada belirli bir amaca yönelik patronlarına ( yani para kaynaklarına ) perde arkasından masa altı el sıkışmalardan arınıp direnebiliyor? Yani daha açık bir ifade ile kendileri olabiliyorlar, ve olabiliyorlar mı..?
Sözde halk tarafından seçilenlerin hiç ama hiç bir siyasi ayrım yapmadan, vicdan sahibi, bilgi eğitim, emek, alın teri, yaşam hakkı vb değerlere saygı göstererek yanlışa yanlış diyebiliyor ve ülkemizde gerekse dünyada olan savaşlarda katliamlardan kendi gerek sosyal gerek kültürel gerekse inançsal anlamdaki saldırı haricinde kalkıp yek diğer insanlar için bir çift söz söylemiş, yasa önerisinde bulunmuş, meclis araştırması istemiş yada istenilmiştir. Olan yasa önerisi meclis araştırması vb konularda kendi iradelerini vicdanlarının sesini dinleterek hareket etmişler..
Sözüm ona halkın seçtiği (adı halkın kendini temsiliyeti olsa da aslında gücün temsilidir) vekiller, ayrım A' dan Z'ye tüm siyasiler, Suruç, Ankara, Roboski, Sivas, Çorum, Maraş, Başbağlar, Çin 'de Uygur Türklerine, Şengal Ezidilerine vb evrensel katliamlarla ilgili hiçbir siyasi etki altında kalmaksızın özgür iradeleri ile ve emir almaksızın dile gelebiliyorlar mı..?
Kişi veya vekil kendisinin ideolojik ve inançsal anlamda aykırı olanına seçmen sıfatı ile neden bakmaz neden onların sorunlarını kendi halkının inancının ideolojisinin sorunu olarak kendine insanı sorumluluk ve görev adl edip karşı duruş yani gerçekçi olmaz, olamaz..! Evrende ve özelikle ülkemizde o kadar çok faili meçhuller, o kadar çok hak ihlalleri, o kadar çok soygun talan, o kadar çok yalan dolan, o kadar çok din istismarı varken hangi yüzle hangi inançla ve hangi ( insan mı, robot mu, maşamı vb) kimlikle koltuklara çökmeyi kendilerinde hak görüyorlar..
Diğer taraftan, kimlik, siyaset, inanç, ideoloji ve vatanperver, sosyal demokrat sıralayın sıralayabildiğiniz kadar meclis aritmetiği içinde var olanlar..
Ülkede, satılmadık köprü, yol, havaalanı, şehir hastaneleri, orman, deniz, turizm sektörleri silah sanayi, Şeker, tekel, Çay, otomobil fabrikaları kalıp kalmadığını sorgulama yürek ve cesaretleri var mı? Bunların kimler tarafından kimlere peşkeş çekildiğini, buralara harcanan ekonomisinin ülke halkının sırtından çıkarıldığını ve kendilerinin de bu halk tarafından güvenilecek (...!)
Hakları, ekonomileri, sosyal durumları, iş istihdam alanları ve sosyal devlet olmanın getirdiği yükümlülüğü yerine getirmeleri konusunda temsilcisi sıfatını verip o meşin ceylan derisi koltuklarına gömülerek semirmeleri için değil emek vermek alın teri dökmek, sorunları anlatmak çözümler üretmek ve halka yakın olmak sorumluluklarının bilincinde ve insan kimliği ile vicdanlarını kiraya vermeden satılık olmadan çalışmak değil mi, yapıyorlar mı..?
Hangi siyasetin temsilcisi olurlarsa olsunlar nihayetinde bu ülke halklarının temsilcisi sıfatı ile ve ülke nüfusunun yani halkının tüm vebal ve sorumluluğunu yüklenerek yemin etmelerine rağmen kaç tanesi yukarıda da anlatıldığı üzere araştırma komisyonları, yasal düzenlemeler ve bu tür meclis çalışmalarında aykırı fikir beyanında bulundular, ve yanlış olduğunu söylemek için vicdanı ahlaki cesaretlerini kullandılar mı yada neden kullanmıyorlar..?
İşte tüm bu verileri göz önünde bulundurun akıl süzgecinden geçirdiğimiz de tarafsız ideolojik olmaksızın sadece vatandaş sadece ülke sadece insanım sadece insanlık diyerek yapılmayan hatta yaptırılmayan bu tür fiili çalışmalar karşısında akla ilk gelecek olan hangi siyasetten olursa olsun vekil dediğimiz yada öyle sandığımız kişiler, aslında kendilerinin bile farkına varmadığı gizli sözleşmeli personellerin başka bir şey evet evet şey olmadıkları fikri ortaya çıkmazı..?
Madem halk madem ülke, madem vatan, madem insanlık ise mesele o zaman ilk önce dik duruş, kiralık olmamak, satın alınamaması, renkten renge girip yağmur tarla misali bir gün A'da bir gün B' de başka bir zamanda C-D-E vb şeklinde seyri sefalarda olmamak gerekir ve sözün insanisinin vicdanının sahibi olur..
Sürçü lisan etti isem af ola, fakat zülfü yâre dokunmak gerektiğinden özür dilenecek bir durumda olmadığı düşüncesindeyim.
Ülkem, halkım, insanlık ve evren adına... SÖZLEŞMELİMİSİNİZ YOKSA VEKİL Mİ..?