ANALİZ... BÖLÜM-1
Başlığa bakınca insanlığımdan utanıyorum, ama konuyu irdeledikçe ve üzerinde kafa yordukça olaylara, ırk, etnisite, ve cinsiyet egemenlerini sorguladıkça bu başlığın tamda argo tabirle cuka oturduğunu düşünmeden edemiyorum!.
Beyazın siyaha üstünlüğü, erkeğin kadına üstünlüğü, Türk'ün Kürt’e üstünlüğü vb gibi egemenlerin veya iktidarların/devletlerin ya da baskın dinlerin, gücü arkasına alarak güce güvenerek yaptıklarını ve kazandıkları ayrıcalıkları sorgulamaya başlamadan önce, sosyolojik/ Psikolojik toplum bilimci mantığını ve içinde yaşayan olarak geçmişten günümüze yaşanmışlıkları da kullanarak, aynı zamanda egemen olmayan ve egemen olan güçler yönünden de olayı gözlemleyerek bir analiz yapınca, yapmaya çalıştıkça ortaya maalesef her egemen'in veya egemen'e karşı birleşen güçlerin hepsinin bilinçaltında bir Şovenizm ve daha ileri safhası ile ( ılımlı da olsa- güç ele geçince) buda ortadan kalkıyor, faşist baskıcı ve kendini üstün görme egemenlik hastalığı nüks ediyor.
Erkek egemen toplumunda kadına bakış açısı ne kadar demokrat sosyalist devrimci feminist duygularla İdeolojilerle hareket edilirse edilsin, erkek egemen öyle bir an gelir-ki iş yerinde sokakta evde bahçede tarlada denizde vb her yerde kendi kas gücünü tanrısal güç veya aygır gücünü kendi egosunda duyar ve bunu bir şekilde ve en hafif şekli ile emrederek, evinde otururken kendisinin imkanı da olmasına rağmen zayıf kadın gücüne baskın olmak veya baskınlığını htirmek için bir şeyler ister, söyler ve kabul edilmesi noktasında direnç gösterir.
Ezgin/güçsüz/kadın kendi tarihsel, inançsal veya toplumsal olgusunun baskısı altında bunu kabullenmek veya susarak sineye çekmek zorunda kalır, aksi takdirde bilinç gider erkek megaloman güç /ruh dışarı çıkar ve işte burada Kadın/Erkek egemen gücün varlığı erkeğin ya da bunun tam tersi olgu ile kadın’ın şövenist duygularının baskın olması ile daha ileri safhalarda şiddet, tehdit, zulüm ve cinayet faktörü devreye girer ki bu da cinsiyet faşizmini oluşturur.
İmtiyazlı olmak, gücü arkasına alanların yanında hissedenlerin en büyük farkında olmadıkları egolarıdır. Çünkü işin doğası imtiyazlı üstünler bu üstünlüğün kendilerine tanınan bir hak olduğunu ve bu üstünlüğü darp, cebir şiddet, ceza, sürgün, katliam şeklinde kullanmaktan çekinmez ve bu durumdan da rahatsız olmazlar.
Buna mukabil ezginler ise bu duruma karşı başkaldırıyı kendilerini koruma hak ettikleri etkiyi kullanma zaptü rab altına almak için baskınlarla en azından eşit seviyeye gelmek için hiçbir faaliyetten geri kalmazlar, bunlar meşru veya gayri meşru olabilir.
Baskın olanlar nasıl kendilerini imtiyazlı görüp rahat davranıyor ve bundan tiksinti duymuyorlarsa yaptıklarına kahramanlık vatan koruma ve devamlılık idame ettirme babında haklı buluyorlarsa, karşıdaki " Hak verilmez alınır" düşüncesi ile yaptıkları veya yapacakları her fiilde kendini savunma hakkını savunma olarak kabul edecek ve olacakları ortak nokta baskın gücün kullandığı kendilerinin de kullanmak istedikleri ego' ve üstün olma duygularıdır.
İmtiyazlı kişiler toplumlar ezgin olanlarla empati yapamazlar yapmazlar, imtiyazlı olmaları nedeni ile her tür tavır ve davranış onlara mubahtır ve haktır dolayısı ile bu hakkı yani imtiyazlı durumu fark etmez görmezden gelirler, bunun içinde ezgin olanları sürekli takipte ve kontrol altında tutmak için uğraşırlar ki onların ezginlikten kurtulup imtiyazlı sınıfına erişmesini engellerler.
Örnek, bir beyazın bir siyaha karşı üstünlüğü ve imtiyazlı olması bir siyahın bir beyaza karşı imtiyazlı olarak düşünmek bile onu deli eder ve ‘’mümkün mü?’’ ‘’Nasıl olur?’’ gibi empati kurması bile imkansızdır, egolu ve daha ötesi baskın eziyet işkence duygularını kabartır veya bir Türk ün bir Kürt e yada bir İslam'ın bir başka inançtaki insana, bir erkeğin bir kadına imtiyazını vermesi yada ezgin olanlara empati yapması bile olanak dışıdır. Bu nedenle imtiyaz görünmeyen bir haktır.
Aynı durumda tam tersi içinde ezgin olanların ezginlikten kurtulmak için verdikleri uğraş mücadele ve çabalar sonucunda kazanmış olacakları imtiyazlı durumu da ezgin dönemlerinde kendilerine uygulanan tavır davranışı düşünüp kazandıkları imtiyazı bir kenara bırakarak ( eşit insan ) bir noktada buluşma ve uygulamaları sizce mümkün mü.? Kazanmış olduğu hakkı kullanmadan feragat ederek eşit olmak, şöyle tarafsız bir gözle düşünmek lazım. Bir siyah beyaza karşı, bir kadın bir erkeğe karşı bir İslam başka bir inanca karşı veya bir Kürt bir Türk'e karşı kazandığı imtiyazından feragat ederek eşit olmayı kabul edip içselleştire bilir mi..?
Egoları içlerindeki baskın olma hırsı imtiyaz sevinci veya kibiri onların iç dünyalarında diğerleri ile empati yaptırabilir mi, ..?
-DEVAMI HAFTAYA-