Toplumsal Kanı.;
Vatanı inancı ve bayrağı için kendi bedenini karşıya siper eden ve bu amacı uğuruna öldürülen ya da ölen kişinin manevi olarak eriştiği mevkii veya makamdır, diye biliniyor.
Peki, sorgulamadığın düşünce sorgulamadan teokratik olarak kabul ettiğin doğru, gerçekten doğrumu dur..?
M.Ö 457 yılların da yaşamış Yunanlı filozof Sokrates’in deyimiyle ‘’Doğru, otoriteye göre veya karşındakine rağmen olan değil karşındakileri inandırdığın ölçüde olan doğru doğrudur’’ deyimini dikkate alarak.
Bu konuya dönecek olursak Şehitliğin sadece kendimize (İslam ve T.C)’ye mahsus duygu imiş gibi görünmesi ne derece ahlaki ve etiktir. Sorusunu sormamız gerekmez mi?
Çünkü..: herkes ( Yahudi’si, Hristiyan’ı, Ermeni’si, Türk’ü Kürdü)’nın hepsinin kendine has vatanı bayrağı ve inancı mevcuttur.
Bu değerler üzerine güçler ( üst akıl )tüm olarak herkesi bu idoller doğrultusunda savaşa sürükleyip cephede mevcut olanların sorgulama yetisini belleklerinden silerek veya donuklaştırarak sadece ‘’BEN’’ egosuyla hareket ettirmesi neticesinde benden olan şehit olur cennette en yüksek mevkiye erer algısını kullanarak yek diğer insanların devletlerin ve inançların duygu ve düşüncelerine ket vurursa buda kişilik hak ve ihlalleri ile birlikte inançları toplumları despot bir anlayışa sürüklemez mi.?
Hristiyan’ın ilahı Yahudi’nin tanrısı İslam’ın Allah’ı yada Ateistin doğruluğu aslında hep ulvi düşüncenin yani hak mantığının yansımasından ibaret değil mi.?
Buna göre hakkı ( İslami ölçüler de Allah’ın emri olarak görmemiz halinde Yahudi’ye, Hristiyan’a ve Ateiste göre olan Tanrıları red etmiş ve onların doğrularını kabul etmemiş olmuyor muyuz.?
İslam ne kadar Allaha sadakatini ve bu uğurda bedenini sergiliyorsa aynı uğurda değişik isimler altında da kendi amaç ve idealleri uğruna doğru bildikleri vatan bayrak ve inançları için Yukarıda zikir edilen veya edilmeyen tüm halkların( devletlerin) mücadelelerinin amacı kendilerine haklı olduğunu dayatıp savaş ( ölüm) çığırtkanlığı yaparak ayrımsız ocaklar söndürmek şeklinde bakarak bize göre vatan bayrak onlara göre nedir? Bize göre bu uğurda şehadet onlar için nedir? Bunu kim ya da KİMLER belirleyecek? Kimlerin takdirinde veya yetkisinde olarak bu açıdan baktığımız zaman Şehit kimdir..? Sorusunun doğrusunu siz değerleri okuyucularıma bırakıyorum.
Şayet şehitlik sadece İslam’a münhasır ise Tanrı ( ALLAH) diğer canlıları ( Fuhut )yaratırken onları acaba yok mu saydı ya da onların hak mücadelesini kabul etmedi mi..?
Ya da biz ( İnsanım diyenler) toplumların birilerinin çıkarı uğruna Vatan Millet Sakarya anlayışı ile cepheye sürerek ölümlerine göz yummak ve dolaysıyla bunlara da Şehit mertebesi vermek suretiyle anne babaların maneviyatını yüksek tutmak oyunu değil mi dir.?
Hangi devlet adamının (YÖNETİCİLERİNİN) birinci dereceden yakınlarının savaşlarda cephede mermi ve şarapnellerle parçalanarak ölüme gittiğini ve akabinde ‘’Vatan Sağ olsun’’ dediğini duydunuz mu.?
Çağımız dünyasında kapitalist düzenlerini ( kendi çıkar çarklarını ) şövenist yetkileri ile Tiran ( Aşırı özgürlük) anlayışı ile kullanarak insanları ölüme götürmeleri sonucu kendi egoları ile birlikte aile servetlerine servet katmaktan başka yaptıkları nedir..?
Eğer Şehitlik ( Elbette ki çok kutsal bir maneviyat) elzem ise neden sadece devletler kendi insanlarına şehit diyor, diğer halk çocuklarına insanlarına ( leş, ceset, vb.) aşağılayıcı tavır ile şehitlik mertebesine reva görmüyor...?
Bu bağlamda ne insanlar katledilsin ne şehitlik hikâyeleri ile cepheye sürülsün ne de ocaklar sönsün.
Anlaşma barış ve çözüm noktasında doğruları bulmak umuduyla aşk ile…..