"Adalet bir gün hepimize lazım olabilir." "Adalet kişilere özel uygulanmamalı, tüm topluma ve bireylerine eşit uygulanmalıdır."
Televizyon programında açık ve net olarak Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan'a hakaret eden gazeteci Sedef Kabaş tutuklandı. Tutuklanırken ellerine ters kelepçe takılmış görüntüsü vermek istemesi ise dikkatlerden kaçmadı.
Dini inançlara kutsal değerlere şarkı sözlerinde hakaret eden Sezen Aksu bu güne kadar halen "yanlış anlaşıldım" demedi, tepkisini dile getirenlerden bir özür bile dilemedi.
Yeni Akit gazetesi twitter hesabından Gelecek Partisi Genel Başkanı Sn. Ahmet Davutoğlu'na çok ağır hakaretler içeren bir paylaşım yaptı...
Ara ara kişilere hakaret etmeyi sürdüren bunu alışkanlık haline getiren gazetenin halkın sesimi olduğu, yoksa mahkeme kadısı mı olduğu belli değil.
Yeni Akit Gazetesi halen bu tür saldırılarından dolayı bir özür dilemedi, bu gazeteye herhangi bir hukuki işlem başlatılmadı.
Sedef Kabaş gazeteci kimliğiyle özgürlük demokratik haklarını kullanma adına Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına hakaret edemez. Kişileri kurumları aşağılayıcı benzetmeler kullanamaz. Sarf ettiği sözler nedeniyle gereken soruşturma yapılmalı, hukuki süreç işletilmeli gereken cezada verilmelidir.
Geçen bir yazımızda toplumun değer yargılarına inancına kutsallarına hakaret eden bir sanatçıda olsa neden soruşturmanın hukuk kanallarıyla yapılmadığını, yönlendirmelerin toplumda kutuplaşmalara doğru bir eğilime geçtiğine vurgu yapmıştık. Adaletin neden yargı organlarınca değil de, toplum eliyle verilmek istenmesine dair izlenimimizi paylaşmıştık. Bu geçen süredeki bu boşlukta konunun kamuoyunda "linç etme psikolojine" dönüşme evrelerine geçebileceğini değinmiştik.
Şimdiki ortaya çıkan durum sanki kişiler (sanatçı, gazeteci v.s) üzerinden arka planda taraflar arasında bir çatışmanın kutuplaşmanın zeminini hazırlamak oluşturmak gibi bir sonuç çıkarmaktadır.
Olması gereken Sezen Aksu'nun da aynı şekilde ifade vermesi, alenen hakaret fiilini bilerek, isteyerek işliyorsa gereken hukuki sürecin başlatılması, toplumun hassasiyetlerini yaralayan bu hakaretin karşılıksız kalmamasıdır.
Yine aynı şekilde bir parti genel başkanına hakaret eden Yeni Akit gazetesinin artık bu türden hakaretlerini acaba bazı şeylerin başlangıç noktasını mı oluşturuyor? sorusunu akımlarımıza getiriyor.
Cumhurbaşkanına hakaret eden gazeteciye hemen hukuki süreç başlatılırken,
Neden bir gazetenin aynı hakaret öğelerini paylaştığı bir gazetenin işlediği suçtan bahsedilmiyor. Toplumda yazar-çizerler neden aynı tepkiyi ortaya koyamıyor sessiz kalıyor, taraflı davranıyor.
Burada sadece bir parti başkanına değil, bu ülkede tüm parti başkanlarına, sanatçılarına, yazarlarına akademisyenlerine v.s hakaret küfür edilmemesi gerektiğini belirtiyoruz. Özgür düşünce adı altında, ya da ön plana çıkmak adına, bir tarafın parçası olmak için hakaret etme cüretine girişiminde hiç kimse girmemelidir. Bu tür eylemler hiç bir şekilde tasvip edilmemelidir.
Hukukun üstünlüğü, tarafsızlığı;
Irk, din, dil, etnik kökene dayalı ayrımcılık yapılmadığı sürece ancak bir ülkede kabul görebilir sağlanabilir, sürdürülebilir...
Önce vicdanlarımızda hukukun eşitlik ilkesini kabullenmeliyiz. Sonrada yasalarımızda kanunlarda eşitlik ilkesini adalet terazisinde tartıp uygulamalıyız.
Bunu bizler önce yüreklerimizde hissedip Peygamber efendimizin ( s.a.v) "Hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa aynı cezayı uygulayın" diyen güzel bir dinin mensupları olarak her yerde her koşulda tarafsızca savunmalıyız.
Adaleti temsil eden yargı organlarının ve temsilcilerinin kişiler, makamlar gözetmeksizin her yerde her koşulda hukukun üstünlüğünü tatbik ederek tarafsızca uygulamaları gerekir.
Cumhurbaşkanına karşı işlenen bir suçta nasıl ki aynı gün hukuk sistemi işletiliyorsa, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herhangi bir vatandaş içinde işlenen suçta adaletin terazisi eşit = tarafsız =haktan = hukuktan yana olmalıdır...
Adaletin
Bir gün, bir yerde,
Hiç umulmadık bir anda,
Size, bize, herkese, hepimize
Mutlaka lazım olacağını unutmayalım...