Hayatınızda siz hiç sıra, dayağı yediniz mi?
Çocukken, okulda, evde, askerde, mitingde.
Annenizden, Babanızdan Öğretmeninizden. Daha çok orta kuşaklar bunu iyi bilir mutlaka bir şekilde normal dayak yemişlerdir..
O dayakları hepimiz unutmuşuzdur.
Fakat ben sıra dayaklarını yıllar geçse de hiç bir zaman unutamadım. Hiç bir suçum kabahatim olmadığı halde sıra dayağına ortak olmuşumdur. Bizi incitende o olmuştur.
Çocukken evde, okulda, futbol maçlarında sayısız doyasıya normal dayak yedik. Unuttuk.
Unutamadığımız hep o sıra dayakları olmuştur.
İlkokulda yediğimiz sıra dayaklarını, askerde yediğimiz sıra dayaklarının acısı halen yüzümde, çınlaması kulaklarımdan gitmemiştir.
Sıra, dayaklarının özelliği bir kişinin yaptığı hatayı tüm grubun hep birlikte ödemesidir.
Mesela basını dizayn etmek isterseniz, dilli sivri bir iki gazeteciyi atarsınız içeriye, mesajı tüm camia almıştır. Sıra dayağının kendisine geleceğimi bilen gazetecinin kalemi bükülür, artık çiçekten, böcekten başka bir şey yazamaz çizemez olur. Susturulmuştur.
Siyasette de böyledir.
Kendi partisinin seçmenine heyecanla bir şeyler anlatan esip gürleyen, rakiplerinin olumsuzluklarının kürsüden haykıran parti lideri ertesi gün içeri atıldığında mesaj tüm siyaset meydanına verilmiştir.
Sıranın kendisine geleceğimi bilen lider, mikrofonun sesini kısmaya, sözlerini ölçüp tartmaya başlamıştır bile. Susmuştur!....
Sıra dayaklarının dizayn etmediği kurum kuruluş hemen hemen yok gibidir. Baskı, tehdit, ötekileştirmeden sonra Allah muhafaza "vatan hainliğine" kadarda gidebilir bu sıra dayakları.
Bu sıra dayaklarının ölçüsü yoktur. Çünkü sıra dayağının sahibinin gücüne kimse direnemez.
Üstelik bunu alkışlayan sayısız, taraftarı, figüranı çoktur. Her yapılana alkış tutarlar.
Avuçları patlarcasına tuttukları alkışların, bir gün kendi yüzlerinde patlayacak tokadın acısıyla sarsılıp ayılacakları güne kadardır. O zaman anlarlar "ha demek ki sıra bana gelmiş"