Aşiretçiliğin yeniden yayılmasına güçlenmesine siyaset dünyasındaki rant ve siyaset üstünden prim sağlama düşüncesi etken olmuştur.
Bunu Urfa’da kullanmayan bir aileyi bir aşireti sayabilir miyiz?. Ebetteki hayır! ‘’Aşiretçilik’’ kavramını zaman zaman herkes kullandı. Bunu da böylece kabul edelim lütfen...
Aşiretçiliğin şimdiki geldiği boyuta dikkat çekmemiz gerekirse;
Partiler sırf oy gelsin diye liyakat, eğitim ve birçok önemli kriteri bir tarafa bırakarak görev dağılımını aşiretler arasında paylaşmıştır.
Bu çalışmalar son zamanda oy verdiğimiz partimiz Ak Parti döneminde de çok açık ve net bir şekilde halen görülüyor ve sürdürülüyor.
Urfa’nın her türlü yatırımlardan eğitim, sağlık, sanayi v.b. yararlanması için Merkezi hükümetten taleplerinin olması, bu ihtiyaçların olması içinde ısrarcı bir tavır takınılması gerekir.
Bu taleplerin iktidardaki hükümetten talep edilebilmesi içinde siyasilerimizin güçlü bir konumda, halkını arkasına almış siyasi bir kimliğe sahip olması gerekmektedir.
Yerel yönetimlerdeki ve siyasi iktidardaki vekillerimizin, halk tarafından seçilememiş olması, demokratik seçimler yerine "atanmış" olarak göreve gelmiş olmaları yaptırım güçlerini söz haklarımı sıfıra indirmiştir.
Yani halkın, milletin tercihiyle değil, Ankara merkezin seçtiği, atadığı aşiret mensubu koltuk makam sahibi kişiler, Urfa’nın hakkettiği yatırımları Urfa’ya taşıyamamışlardır.
Verdiğimiz oylar, oyların ağırlığınca hizmetler olarak yine Urfa’ya,
-Elektrik
-Yol
-Su olarak maalesef geri dönmemektedir...
Bölgemizde Adaletin, hukukun, eşit insan haklarının tam ve eksiksiz uygulanabilmesi için aşiretçiliğin kanunlar önünde hükmünün yok sayılması gerekir.
Oysa aşiretçilik ve buna bağlı ürettiği kaba kuvvet, kişileri, aileleri, toplumu olumsuz yönde etkilemekte, devletin olması gereken yönetim anlayışına disipline, kanunlarına karşı olumsuz bir duvar örmektedir.
"Aşiret kanunları, demokratik hukuk devletinin kanunlarına ara ara galip gelmektedir."
Aşiretlerin sosyolojik yaşam faktöründen ayrı olarak, bir bölgeye ekonomik olarak verdiği zararı kaybettirdiklerini de sayabiliriz...
Yıllarca aşiret nüfusu üzerinden seçilenler, kendi şehirlerine olması gereken üretimi, yatırımı, istihdamı geri getirememişlerdir.
Yani
Ne kadar oy,
O kadarda hizmet Talebini yerine getirememişlerdir.
Seçim zamanları (Faruk Çelik dönemindeki projeler hariç) hizmetler, projeler konuşulmamakta, sadece sıralamalar ve hangi aşiretin mensubu listeye girecek onlar konuşulmaktadır.
Bu durumda ise sadece oy ve isim ön plana çıktığından Urfa’ya herhangi bir yatırım gelmemektedir. Yapılacak yatırımlar askıda kalmaktadır.
Seçtiğimiz temsilciler ise koltuk davasında, koltuğunu koruma sevdasında olduğundan Ankara’dan herhangi bir hizmet isteme cüretini gösterememektedirler.
Çünkü aldıkları (hak etmeden) görev ve yetkilerin bedeli önceden ödenmiştir. Aşiret adına aldıkları sıralamalar bir söz bir hizmet alma halkını yitirmiştir.
Kısaca Batıda Avrupa’da bireysel hizmet anlayışı, liyakat anlayışı topluma ve tüm bir ülkeye hizmeti, refahı getirirken,
Bizdeki aşiretçilik anlayışıyla geldiğimiz noktada, aksaklılar görülmekte, alacağımız hizmetler, modern yaşam standartlarının eksikliği toplumu, bölgeyi zaman içerisinde olumsuz etkilemektedir.
Üçüncü dünya ülkelerinin yönetimlerindeki "aşiretçilik, kabile" anlayışındaki bu sistemler artık gerilerde kalmıştır. Türkiye gelecekte yeni Dünya düzeninde yerini almak ilerlemek istiyorsa, bazı bölgelerde etkin olan aşiretçilik yapılanmasına son vermelidir.
Aşiretlerle yönetilen hemen yanı başımızdaki Irak'ta insanların Demokratik yönetilme anlayışından uzaklaştığı için aşiretler arasındaki bölünmeler, kavgalar bu ülkeye kan ve gözyaşlarından başka bir şey kazandırmamıştır. Dışarı bağlı bir liderle, ülkede aşiretçilik anlayışıyla yaşayan devletçikler haritadan silinmek istenmekte, halkları köle, sürgün, mülteci konumuna itilmektedir.
Urfa’da;
Aşiretçilik olayı ne zamanki gündemden düşerse o zaman hem toplumsal olaylarda hem de hizmet yarışında olumlu gelişmeleri yakalayabiliriz.
Yoksa
Basında ve gündemde hep kavgalarla güç gösterileriyle Türkiye gündeminde olacağız...
Sonuçlarının açtığı yaralar, dramlar sosyal medyanın, yazılı ve görsel başının ana malzemesi olacaktır.
Siyasi partiler için sadece ve sadece oy deposu olan aşiretçilik yaşam biçiminin, örflerle adetlerle kadınların, genç kızların kâbusu olmaktan çıkarılması, kan davalarının, töre cinayetlerinin son bulması feodal yapının her ne kadar uzakta olsa sonuçta bir parçası olan aşiretçiliğin devlet kademelerinde yer alan hacminin bertaraf edilmesiyle bu olumsuzluklar minimum seviyeye inebilir.
Tüm toplumu ve özellikle Urfa’yı ilgilendiren bir konuya bu gün değinmeye çalıştık, paylaştık....
Selam ve saygılarımızla hoşça kalın....