Türkiye sırtını ne Rusya'ya, ne Amerika'ya ne Avrupa'ya dayama gafletine düşmemelidir. Gücünü ilk önce kendi halkından, milletinden alarak sırtını Yüce ALLAH 'a dayamalıdır.
83 milyonluk Türkiye uygulanacak Milli politikalarda uzlaşarak, ayrılmadan birleşerek, tek yürek tek ses tek yumruk olmalıdır.
***
BÖLGEDE SÜPER GÜÇLERLE SAVAŞTAYIZ.
500 yıl boyunca sayısız savaşlarla karşı karşıya kaldığımız Rusya, açık açık ülkemizi tehdit eden ABD, her an nerde ne yapacağı belli olmayan bir İran, kendi halkını katleden ve bunları ülkemize süren Esad, yanar döner Arap liderleri, pusuda sinsice bekleyen Avrupa ile Suriye’yi satranç tahtasına çeviren güya bu dost, müttefik görünümlü canavarlarla şimdi Suriye'de kaç yıldır resmen savaş halindeyiz...
Şimdi diyebilirsiniz ki Türkiye’nin Suriye’de ne işi var...
Okyanuslar ötesinden gelip tüm sınır boynumuzca uydu devletler kurmak isteyen Amerika için Kuzeyden sıcak denizlere inip güney sınırımızda bizleri tehdit eden Rusya için ve her zaman Türkiye’yi bölmeyi parçalanmayı hedefleyen Avrupa devletleri için bizde Suriye'deyiz. Asıl önemlisi Suriye’nin toprak bütünlüğüne katledilen halklara sahip çıkmak için Suriye’deyiz.
Dikkat edilmesi gereken husus; bu savaş baronlarının, silah tüccarlarının (ABD-Rusya-İsrail) oyunlarına, tuzaklarına düşmemek, hain (sözde) ortaklıklarına kanmamak, inanmamak, ülkemizin menfaatlerini gözeterek, milletimizi ve ordumuzu bu bataklıklara sokmamaktır.
Ortadoğu’da yüzyıllar boyunca başta Mescid-i Harâm'ın, (kâbe) Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa gibi kutsal mekân be beldelerin korumalığını, her türlü bakım ve onarımlarını üstlenen Osmanlı Devleti olmuştur.
Osmanlının en zayıf anında da Batıyı arkasına alan (İngiltere) Mekke şerifi Şerif Hüseyin Arapları Osmanlı aleyhinde kışkırtarak Osmanlı birliklerine kayıplar verdirmiştir.
Olayların o günkü gelişmeleri ve sonuçları İsmail Bilgin'in "Çöl kaplanı Fahrettin Paşa- Medine Müdafaası" adlı kitabında ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Bir daha o günlerin acıklı hikâyelerini dinlememek, kayıplar vermemek için bölgede her an dengelerin değiştiği, bazen saatlik siyasi manevraların yapıldığı bölgemizde herkes çok dikkatli, itidalli, tedbirli davranmalıdır.
Kısaca Türkiye’nin sürdürdüğü Yurtta barış, Dünyada barış ilkeleri, Siyonist işgalci Emperyalist güçlerce her defasında aleyhimize tam tersi bir anlayışla geri döndürülmek istenmektedir.
Bölgede her zaman Barış şemsiyesi altında tüm milletleri, halkları korumak isteyen barış içinde yaşamak isteyen Türkiye'nin bu düşüncesinin, gerek terör örgütleri gerekse piyon ülke liderleri vasıtasıyla sabote edildiği bilinmelidir. Bu felsefenin yıkılmasına, aleyhimize dönüşecek her türlü kirli oyunların alenen işlendiği de çok açık ve nettir.
Stratejiler, operasyonlar öncelikle bir askerimizin bile burnu kanamadan sonuç alma anlayışı üzerinden yapılmalıdır.
Savaş oyunlarının girdabına kapılarak Hırs ve ihtirasla ordumuzun güvenliği de tehlikeye atılmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki her gelen al bayrağa sarılı şehitlerin ateşi gerçekten düştüğü yeri yakmaktadır. Ocaklarla birlikte hayatlar hayallerde yıkılmaktadır. Şehitlerin aileleri, yakınları, yetim çocukları bu acılarla birlikte bir ömür yaşamaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alınarak kararlar verilmelidir. Tabi gerçekten ülkemizi insanımızı hedef alan konularda da sonuna kadar kararlılıkla mücadeleye devam edilmelidir.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunlarda, silahlı güçlerimize uzanan eller misliyle değil, bu eller gerektiğinde kökten koparılmalı, yok edilmeli, hasmın, rakibin anlayacağı dil ve üslupla kat be kat fazlasıyla da ödettirilmelidir...
* Ülkesini resmen işgal eden ABD'yi Rusya'yı, İran'ı adeta ülkesinde ağırlayan, her ülkenin ajanlarının cirit attığı silahlı unsurlarının bulunduğu ülkelere bir tek kurşun atmayan katil Esad'ın, terör koridorunu kırmak isteyen ve ülkemizdeki mültecilerin geri dönmesini sağlamak amacıyla tampon bölgelerde bulunan silahlı kuvvetlerimize savaş açması oyunun bir parçasıdır. Bu oyunu yine bozacak olan tarihten aldığı tecrübelerle ordumuz ve engin devlet anlayışının temeli yüce milletimiz olacaktır.*
En büyük destekçimiz önce Yüce ALLAH sonrada aziz milletimizin her bir ferdidir. Allah ordumuzu korusun. Şehitlerimizi Rahmetiyle, Cennetiyle mükâfatlandırsın... Ülkemizin yar ve yardımcısı olsun İnşallah...
* * * * *
Türkiye geçmişten gelen İmparatorluk tecrübeleriyle su anda devam eden Rusya- Ukrayna savaşında tarafsız kalmayı tercih ediyor.
Her iki ülke ile karşılıklı ticaret ve siyasi bağları olan Türkiye gerekirse arabuluculuk görevini üstlenmek istemektedir.
Şu anda dünyada ki gelişmelere bağlı olarak dış siyasette dengeli bir politika gütmektedir.
Yeni Dünya düzeninde coğrafi konum ve bağlı bulunan sözleşmeler üyelikler bu politikanın bu seyirde seyretmesi hem Türkiye için hem de bölge ülkeleri için daha yararlı olacaktır.
Dünya kıtalararası savaşlarda göçleri mülteci akınlarını insanların kan ve gözyaşlarını artı kaldıramamaktadır.
TARİHTE OSMANLI - RUS SAVAŞLARI
Osmanlı-Rus Savaşları, 16. yüzyıl - 20. yüzyıl arasında Osmanlı Devleti ile Rusya Çarlığı ve daha sonra bu devletin büyümesi ile bu devletin yerine geçen Rusya İmparatorluğu arasında yapılmış bir dizi değişik savaştır. Bu savaşlar şunlardır:
1568-1570 Osmanlı-Rus Savaşı (Astrahan Seferi) (Rusların Kırım hanlığına karşı askeri üstünlüğü, Osmanlı diplomatik üstünlük)
Moskova Yangını (1571) (Kırım Hanlığı Zafer)
1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı zaferi)
1678 Çehrin fethi (Osmanlı zaferi)
1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı'nın kutsal ittifak ile savaşa başlayıp bu savaştan çekilmesi)
Prut Savaşı (Osmanlı zaferi)
1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı (Osmanlı zaferi)
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus zaferi, Ruslar Kırımı işgal etti)
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus zaferi, Kırım geri alma kuşatması sonuçlanamadı.)
Yenikale Körfezi Savaşı (Sonuçsuz) 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı (Rusya Eflak ve Boğdan'dan geri çekildi.)
83 milyonluk Türkiye uygulanacak Milli politikalarda uzlaşarak, ayrılmadan birleşerek, tek yürek tek ses tek yumruk olmalıdır.
***
BÖLGEDE SÜPER GÜÇLERLE SAVAŞTAYIZ.
500 yıl boyunca sayısız savaşlarla karşı karşıya kaldığımız Rusya, açık açık ülkemizi tehdit eden ABD, her an nerde ne yapacağı belli olmayan bir İran, kendi halkını katleden ve bunları ülkemize süren Esad, yanar döner Arap liderleri, pusuda sinsice bekleyen Avrupa ile Suriye’yi satranç tahtasına çeviren güya bu dost, müttefik görünümlü canavarlarla şimdi Suriye'de kaç yıldır resmen savaş halindeyiz...
Şimdi diyebilirsiniz ki Türkiye’nin Suriye’de ne işi var...
Okyanuslar ötesinden gelip tüm sınır boynumuzca uydu devletler kurmak isteyen Amerika için Kuzeyden sıcak denizlere inip güney sınırımızda bizleri tehdit eden Rusya için ve her zaman Türkiye’yi bölmeyi parçalanmayı hedefleyen Avrupa devletleri için bizde Suriye'deyiz. Asıl önemlisi Suriye’nin toprak bütünlüğüne katledilen halklara sahip çıkmak için Suriye’deyiz.
Dikkat edilmesi gereken husus; bu savaş baronlarının, silah tüccarlarının (ABD-Rusya-İsrail) oyunlarına, tuzaklarına düşmemek, hain (sözde) ortaklıklarına kanmamak, inanmamak, ülkemizin menfaatlerini gözeterek, milletimizi ve ordumuzu bu bataklıklara sokmamaktır.
Ortadoğu’da yüzyıllar boyunca başta Mescid-i Harâm'ın, (kâbe) Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa gibi kutsal mekân be beldelerin korumalığını, her türlü bakım ve onarımlarını üstlenen Osmanlı Devleti olmuştur.
Osmanlının en zayıf anında da Batıyı arkasına alan (İngiltere) Mekke şerifi Şerif Hüseyin Arapları Osmanlı aleyhinde kışkırtarak Osmanlı birliklerine kayıplar verdirmiştir.
Olayların o günkü gelişmeleri ve sonuçları İsmail Bilgin'in "Çöl kaplanı Fahrettin Paşa- Medine Müdafaası" adlı kitabında ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Bir daha o günlerin acıklı hikâyelerini dinlememek, kayıplar vermemek için bölgede her an dengelerin değiştiği, bazen saatlik siyasi manevraların yapıldığı bölgemizde herkes çok dikkatli, itidalli, tedbirli davranmalıdır.
Kısaca Türkiye’nin sürdürdüğü Yurtta barış, Dünyada barış ilkeleri, Siyonist işgalci Emperyalist güçlerce her defasında aleyhimize tam tersi bir anlayışla geri döndürülmek istenmektedir.
Bölgede her zaman Barış şemsiyesi altında tüm milletleri, halkları korumak isteyen barış içinde yaşamak isteyen Türkiye'nin bu düşüncesinin, gerek terör örgütleri gerekse piyon ülke liderleri vasıtasıyla sabote edildiği bilinmelidir. Bu felsefenin yıkılmasına, aleyhimize dönüşecek her türlü kirli oyunların alenen işlendiği de çok açık ve nettir.
Stratejiler, operasyonlar öncelikle bir askerimizin bile burnu kanamadan sonuç alma anlayışı üzerinden yapılmalıdır.
Savaş oyunlarının girdabına kapılarak Hırs ve ihtirasla ordumuzun güvenliği de tehlikeye atılmamalıdır.
Unutulmamalıdır ki her gelen al bayrağa sarılı şehitlerin ateşi gerçekten düştüğü yeri yakmaktadır. Ocaklarla birlikte hayatlar hayallerde yıkılmaktadır. Şehitlerin aileleri, yakınları, yetim çocukları bu acılarla birlikte bir ömür yaşamaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alınarak kararlar verilmelidir. Tabi gerçekten ülkemizi insanımızı hedef alan konularda da sonuna kadar kararlılıkla mücadeleye devam edilmelidir.
Ülkemiz üzerine oynanan oyunlarda, silahlı güçlerimize uzanan eller misliyle değil, bu eller gerektiğinde kökten koparılmalı, yok edilmeli, hasmın, rakibin anlayacağı dil ve üslupla kat be kat fazlasıyla da ödettirilmelidir...
* Ülkesini resmen işgal eden ABD'yi Rusya'yı, İran'ı adeta ülkesinde ağırlayan, her ülkenin ajanlarının cirit attığı silahlı unsurlarının bulunduğu ülkelere bir tek kurşun atmayan katil Esad'ın, terör koridorunu kırmak isteyen ve ülkemizdeki mültecilerin geri dönmesini sağlamak amacıyla tampon bölgelerde bulunan silahlı kuvvetlerimize savaş açması oyunun bir parçasıdır. Bu oyunu yine bozacak olan tarihten aldığı tecrübelerle ordumuz ve engin devlet anlayışının temeli yüce milletimiz olacaktır.*
En büyük destekçimiz önce Yüce ALLAH sonrada aziz milletimizin her bir ferdidir. Allah ordumuzu korusun. Şehitlerimizi Rahmetiyle, Cennetiyle mükâfatlandırsın... Ülkemizin yar ve yardımcısı olsun İnşallah...
* * * * *
Türkiye geçmişten gelen İmparatorluk tecrübeleriyle su anda devam eden Rusya- Ukrayna savaşında tarafsız kalmayı tercih ediyor.
Her iki ülke ile karşılıklı ticaret ve siyasi bağları olan Türkiye gerekirse arabuluculuk görevini üstlenmek istemektedir.
Şu anda dünyada ki gelişmelere bağlı olarak dış siyasette dengeli bir politika gütmektedir.
Yeni Dünya düzeninde coğrafi konum ve bağlı bulunan sözleşmeler üyelikler bu politikanın bu seyirde seyretmesi hem Türkiye için hem de bölge ülkeleri için daha yararlı olacaktır.
Dünya kıtalararası savaşlarda göçleri mülteci akınlarını insanların kan ve gözyaşlarını artı kaldıramamaktadır.
TARİHTE OSMANLI - RUS SAVAŞLARI
Osmanlı-Rus Savaşları, 16. yüzyıl - 20. yüzyıl arasında Osmanlı Devleti ile Rusya Çarlığı ve daha sonra bu devletin büyümesi ile bu devletin yerine geçen Rusya İmparatorluğu arasında yapılmış bir dizi değişik savaştır. Bu savaşlar şunlardır:
1568-1570 Osmanlı-Rus Savaşı (Astrahan Seferi) (Rusların Kırım hanlığına karşı askeri üstünlüğü, Osmanlı diplomatik üstünlük)
Moskova Yangını (1571) (Kırım Hanlığı Zafer)
1676-1681 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı zaferi)
1678 Çehrin fethi (Osmanlı zaferi)
1686-1700 Osmanlı-Rus Savaşı (Osmanlı'nın kutsal ittifak ile savaşa başlayıp bu savaştan çekilmesi)
Prut Savaşı (Osmanlı zaferi)
1735-1739 Osmanlı-Rus-Avusturya Savaşı (Osmanlı zaferi)
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus zaferi, Ruslar Kırımı işgal etti)
1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı (Rus zaferi, Kırım geri alma kuşatması sonuçlanamadı.)
Yenikale Körfezi Savaşı (Sonuçsuz) 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı (Rusya Eflak ve Boğdan'dan geri çekildi.)