Değerli okurlarım;
Bu haftaki konumuzda; Ülkemiz siyasetinin dünü ve bu gününü irdelemeye çalışacağım.
Dün, dik duran ancak diklenmeyen, halkın çıkar ve geleceğini en üst seviyede gören, Seçmenini tanıyan ve beklentilerine cevap veren bir anlayış ile idare ediliyorduk. Çünkü tarım ve sanayileşmenin esas alındığı, Avrupa ile entegrasyon kültüründen geliyorduk.
Bu gün ise; halka rağmen siyaset anlayışı ile, ben yaptım oldu. Yalan söylemeyen gönül bağı olan ve kıvırmayan erdemli insanların saf dışı edildiği, yalanın, yalakacılığın, nemalanmanın meşrulaştığı siyaseti rant kapısı olarak gören teşkilatların çoğunlukta olduğu bir durumda olduğumuz aşikardır.
Siyasetin tavanı, tabandan bihaber midir?
1950-1960’larda, cezaevinde olan Babamı ziyaretine gelen Urfa’nın tam mevcut 7 tane mebusuyla sohbet esnasında şöyle bir ifade geçer; ‘’Sanmayın ki biz Anadolu’dan bihaberiz. Siz aileniz ile akşam yemeği yerken, yediğiniz ekmeğin kırıntı sesleri Ankara’ya gelmektedir.’’ diyen duyarlı bir siyaset hakim iken, ne oldu da, seçmenini tanımayan,o coğrafyayı bilmeyen, halkın beklentilerine derman olamayan teşkilat ve adaylar halka reva görüldü.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GELMESEKTE, GİTMESEKTE O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR! deyimi masallardı kaldı.
Uzaktaki köye karşı ahkâm kesmek hep başarısızlık ve hezimet getirmiştir. Siyaset dizayn edilmeli ve fabrika ayarlarına dönülerek, iadeyi teveccüh için;
1- Halkın karşı olduğu veya istemediği isimlerin saf dışı edilmesi.
2-Halk teveccühü kazanmış ve liyakatli bir anlayış tesis edilmesi.
3- Teşkilatlara kuruluşundan beri emek veren, ancak sonradan gelen devşirmelerin kendi kişisel ikbal ve istikballeri için dışladığı küskünlerin yeniden kazanılması.
4- Vitrinde olup, gönül bağı olmayanların biletinin kesilmesi,
5- İstikbal için değil, İstiklal için mücadele edenlerin ön plana çıkarılması.
6- Başarısızlığın yüzlerine vurulmasına tahammülü olmayan ve gönül bağı olanların günah keçisi ilan edildiği bir süreçte, Kızanlara değil, Kızdıranların irdelenmesi gerekmiyor mu?
Uzlaştırıcı, hoşgörü ve birleştirici ifadelerin halk nezdinde ne kadar muteber olduğu aşikârdır.
***Saygılarımla***
Bu haftaki konumuzda; Ülkemiz siyasetinin dünü ve bu gününü irdelemeye çalışacağım.
Dün, dik duran ancak diklenmeyen, halkın çıkar ve geleceğini en üst seviyede gören, Seçmenini tanıyan ve beklentilerine cevap veren bir anlayış ile idare ediliyorduk. Çünkü tarım ve sanayileşmenin esas alındığı, Avrupa ile entegrasyon kültüründen geliyorduk.
Bu gün ise; halka rağmen siyaset anlayışı ile, ben yaptım oldu. Yalan söylemeyen gönül bağı olan ve kıvırmayan erdemli insanların saf dışı edildiği, yalanın, yalakacılığın, nemalanmanın meşrulaştığı siyaseti rant kapısı olarak gören teşkilatların çoğunlukta olduğu bir durumda olduğumuz aşikardır.
Siyasetin tavanı, tabandan bihaber midir?
1950-1960’larda, cezaevinde olan Babamı ziyaretine gelen Urfa’nın tam mevcut 7 tane mebusuyla sohbet esnasında şöyle bir ifade geçer; ‘’Sanmayın ki biz Anadolu’dan bihaberiz. Siz aileniz ile akşam yemeği yerken, yediğiniz ekmeğin kırıntı sesleri Ankara’ya gelmektedir.’’ diyen duyarlı bir siyaset hakim iken, ne oldu da, seçmenini tanımayan,o coğrafyayı bilmeyen, halkın beklentilerine derman olamayan teşkilat ve adaylar halka reva görüldü.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GELMESEKTE, GİTMESEKTE O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR! deyimi masallardı kaldı.
Uzaktaki köye karşı ahkâm kesmek hep başarısızlık ve hezimet getirmiştir. Siyaset dizayn edilmeli ve fabrika ayarlarına dönülerek, iadeyi teveccüh için;
1- Halkın karşı olduğu veya istemediği isimlerin saf dışı edilmesi.
2-Halk teveccühü kazanmış ve liyakatli bir anlayış tesis edilmesi.
3- Teşkilatlara kuruluşundan beri emek veren, ancak sonradan gelen devşirmelerin kendi kişisel ikbal ve istikballeri için dışladığı küskünlerin yeniden kazanılması.
4- Vitrinde olup, gönül bağı olmayanların biletinin kesilmesi,
5- İstikbal için değil, İstiklal için mücadele edenlerin ön plana çıkarılması.
6- Başarısızlığın yüzlerine vurulmasına tahammülü olmayan ve gönül bağı olanların günah keçisi ilan edildiği bir süreçte, Kızanlara değil, Kızdıranların irdelenmesi gerekmiyor mu?
Uzlaştırıcı, hoşgörü ve birleştirici ifadelerin halk nezdinde ne kadar muteber olduğu aşikârdır.
***Saygılarımla***
Yüregine kalemine sağlık derbo bey
Çok teşekkür ediyorum İbrahim bey. İyi ki varsınız.