Dünyanın en verimli kadim topraklarına sahip Şanlıurfa’da, pamuk, mısır, buğday, fıstık, badem yerine beton yapılar yükseliyor. Şanlıurfa’nın ekonomik yapısına bakıldığında, verimli tarımsal faaliyetlerin büyük ölçüde egemen olduğu kadim topraklar yerine ne yazık ki gelecek nesillere çorak arazi ve dev beton kuleleri olarak miras bırakılmaya yüz tutmuş durumda…
Şanlıurfa’da, yetişen pamuk, mısır, buğday, fıstık, badem gibi ürünler milli servet ancak gelinen noktaya bakıldığında çiftçilerin, vatandaşların gözü önünde katlediliyor. Çiftçinin geçim kaynağı, tarımsal faaliyetlerin büyük ölçüde egemen olduğu bu verimli toprakları tuğla, briket, çimentoya teslim etmek üzücü bir olay.
Şehir, çevre, insanlık için sorgulayan ve gündeme taşıyıp yetkilileri harekete geçiren Urfa Çalışma Grubu bu kez kadim şehrin en can alıcı sorunu olan tarım arazilerinin betonlaşmasını güdeme taşıdı.
"Şanlıurfa Kent Merkezinin Kapladığı Alanın Yaklaşık 55 000 dekar olduğu düşünüldüğünde, Ova da Sulanan Alanın Dışında, Neredeyse ikinci bir Şanlıurfa Kent Merkezi Büyüklüğünde 'Tarım Alanı Betonlaşmıştır'.
6 Şubat Deprem Felaketi Sonrasında Bağ, Bahçe, Köy Gibi Yerleşim Alanlarının Daha Güvenli Olacağı Düşüncesi ve Tarımsal Alanlarının Arsa Fiyatlarından Daha Ucuz Olması Nedeniyle, Merkeze Yakın Tarımsal Bölgelerde İmarlaşma Mantar Gibi Çoğalmıştır.
Türkiye’nin Devasa Tarım Alanlarına Sahip ve Fıstığın % 42’sini Yetiştiren İlimizin Tarım Alanları Ne Yazık ki Hızla İmara Feda Edilmektedir.
Fıstık, Pamuk, Mısır ve Buğday Manzaralı Milyonluk Villalar Her Geçen Gün Hızla Çoğalmaktadır.
İlimizde Her ay toplanan 'Toprak Kurulu' sadece izin gerektiren kullanımlar için toplanmakta olup, Kanunsuz Yapılaşmalarda Ceza Uygulanmamaktadır.
Bunun Doğal Sonucu olarak, Bereketli Topraklarda Yapılaşma artarak devam etmektedir…
Bu konuda görünürde Herkes Dertli !!
Ancak, herkesin bir şeklide seyirci kaldığı bu betonlaşma problemi maalesef çözümsüz devam etmektedir.
Uzun yıllardır her platformda dile getirilen bu sorun yetkililer tarafından çözülmemektedir veya çözülmek istenmemektedir…
Ülkemizde sulamaya açılan ovalarda, artan gelir ve buna bağlı olarak sosyo-ekonomik gelişmenin yanında, artan nüfus da göz önüne alınarak, tarım arazilerindeki yapılaşma baskısını azaltmak için, iyi planlama yapılmalı ve sulamaya açılacak alanlarda arazi kayıplarını en aza indirmeye çalışmalıyız.
Verimli tarım arazilerinin kaybını önlemek için arazi kullanım planları, sulama projelerinin, kentsel ve kırsal planlamanın, beraber ve eş güdümlü olarak paydaşlarla yapılması gerekmektedir.
Toprağın ve tarımın öneminin daha çok anlaşıldığı bu pandemi döneminde 5403 Sayılı Yasamız aslına yönelik olarak tüm kurumlar tarafından sahip çıkılarak uygulanabilirse!! gelecek nesillerin emaneti olan bereketli ovalarımız kurtulabilecektir.
Ancak tedbir almakta geciktikçe topraklarımız artan yapılaşma hızı ile günden güne, azalmaktadır.
Üzülerek dile getirdiğimiz bu konuyu çok zaman geçmeden çözülmesi ve bir daha dile getirilmemesi dileğiyle…
Unutulmamalı ki “Bu Topraklar Bize Atalarımızdan Miras değil, Çocuklarımıza Emanettir”…
Tarla manzaralı villaların inşasına son hız…
6 Şubatta yaşanan deprem sonrasında ise merkeze yakın tarım sal alanlarda tarım alanı fiyatının arsa fiyatlarından az olması nedeniyle, imarlaşma tarımsal arazilere kaymaya başlamıştır. Artık fıstık, zeytin, pamuk, mısır ve buğday manzaralı villalar her geçen gün hızla yayılmaktadır.
Unutulmamalı ki aç kaldığımızda tuğla, brikette değil, tarlada yetişeni yemek isteyeceğiz. “Bu topraklar bize atalarımızdan miras değil, çocuklarımıza emanettir”