Urfa Emek ve Demokrasi Platformu: ''Coğrafyamızda ve dünyada barış istiyoruz!''
Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, yaşanan savaşlarla ilgili basın açıklaması düzenledi. ‘’Coğrafyamızda ve dünyada barış istiyoruz’’ başlıklı basın açıklamasında; Coğrafyamızda savaşların yarattığı tahribat ve acılar bitmiyor. Son günlerde Kafkasya, Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyalarında yaşanan savaş halini kaygıyla izlemekteyiz.’’ İfadelerine yer verildi.
Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, siyasetçi, dernek temsilcileri ve oda başkanlarının katılımıyla Ahmet Bahçıvan İş merkezi önünde yaşanan savaşlarla ilgili basın açıklaması tertipledi.
Basın açıklamasını Dr. Kemal Yüksekyayla okudu.
Yüksekyayla burada yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:
Coğrafyamızda savaşların yarattığı tahribat ve acılar bitmiyor. Son günlerde Kafkasya, Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyalarında yaşanan savaş halini kaygıyla izlemekteyiz.
Önce 19 Eylül günü Azerbeycan’ın Karabağ bölgesine askeri çıkartma yaptığını, izleyen günlerde sivil can kayıplarının yaşandığını, binlerce insanın yaşadıkları bölgeden göç ettiğini, zorlu yollarda ölüm tehlikeleri yaşadıklarının haberlerini aldık.
6 Ekim günü Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik bir hava saldırısı başlatıldığı Milli Savunma Bakanlığı tarafından duyuruldu. Hava saldırılarında sivil can kayıplarının ve yaralanmaların yaşandığı, sivil yaşam alanlarının vurulduğu haberleri basına yansımıştır.
7 ekim günü Hamasın İsrail’e başlattığı saldırılarda bir müzik festivalindeki insanların öldürüldüğü, kaçırıldığı haberleri basına yansıdı. Bunun üzerine İsrail’in başlattığı karşı saldırılarda binlerce sivil yaşamını yitirdi ve Gazze bombalanarak yaşanmaz bir hale getirildi. İsrail’in kara harekatı kararı ile birlikte Filistin halkı büyük bir soykırımın eşiğine gelmiştir.
Son olarak Filistin sağlık bakanlığı İsrail’in Gazze’de bulunan El-Ehli Baptist Hastanesi’ne bombalı saldırı düzenlediğini ve en az 500 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Savaşlarda dahi sağlık kurumları ve sağlık çalışanları dokunulmazdır. Savaş zamanı hasta ve yaralılara bakım sağlanması ahlakın, dinin ve insanlık hukukunun gereğidir. Silahlı çatışmalar hukukunda bazı hedeflere saldırılması özel olarak yasaklanmıştır. Bu konudaki en eski kural ise sivillere saldırılmasının yasaklanmasıdır. Hastaneler, tıbbi birimler savaşlarda çatışan taraflar tarafından hedef gösterilemez ve korunmakla yükümlü olunan tesislerdir. Hastanelerin bombalanması ve tedavi görenlerin tedavi hakkının engellenmesi Cenevre Sözleşmelerine ve çatışma hukuku kurallarına aykırıdır.
2 gün önce TBMM’de imzalanan tezkere, son iki haftadır Suriye'nin kuzeyine yönelik artan hava operasyonları ve yapılan açıklamalar nedeniyle ülkemizin de daha kapsamlı bir savaşa sürüklenmesinden kaygı duyuyoruz. Savaş, açlık, yoksulluk, göç, ölüm, doğanın talanı ve gözyaşı demek. Bu nedenle "savaş bir halk sağlığı sorunudur" diyoruz.
İnsan yaşamında tarihsel olarak en sağlıksız ortamlar savaşlardan kaynaklanmıştır, en çok can kayıpları savaşlardan kaynaklı yaşanmıştır. Ayrıca yaşam alanlarının savaştan etkilenmesi sonucu beslenme, temiz su, barınma gibi temel insani ihtiyaçlar karşılanamamaktadır. Tarım alanları, bitki örtüsü, hayvanlar ve doğa zarar görmekte, bunun yansıması tüm dünyaya ekolojik felaketler olarak yansımaktadır.
Kaygılıyız!
Sermaye ve kapitalist sistem çoklu krizini aşmak için bir kez daha milliyetçilik, ırkçılık, gericilik üzerinden savaş silahına sarılmıştır. Son yıllarda sistematik olarak artan silahlanma yarışı ve birçok ülkede iktidarlara sağcı, ırkçı, gerici partilerin gelmesi de böylesi bir savaşın zeminini güçlendirmiştir.
ABD ve diğer emperyalist güçlerin paylaşım savaşları nedeniyle başta Ortadoğu ve Ukrayna olmak üzere birçok bölgede farklı düzeylerde devam eden çatışmaların genelleşmesi ve açık bir dünya savaşına dönme tehlikesi dünden daha yakın bir ihtimal olarak kapımızı çalmış durumdadır.
Biliyoruz ki, devletler “ulusal çıkarlarımız” adı altında kapitalist sistemi, sermayenin önceliklerini gözetecek, buna göre pozisyon alacaklardır. Kendi işgal, saldırı ve savaş suçlarına kılıf bulacaklardır. Demokratik değerlerin ve kazanılmış hakların gaspı için fırsata çevireceklerdir. Gerçekleşen de budur.
Savaşı durduracak olan ezilen halklar ve emekçilerdir. Yaşama, geleceğe ve emeğimize sahip çıkmak için barış mücadelesini yükseltelim.
Savaşlara derhal son verilmeli, uluslararası hukuk ve anlaşmalar ışığında tüm anlaşmazlıklar diyalog ve müzakere ile çözülmeye çalışılmalıdır. Yaşamdan yana ve barış içinde bir dünya mümkündür.
Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz!