Tabir-i caizse "tuz koktu." derler; hakikaten tuz koktu! Sözleriyle basın açıklamasına devam eden Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun hedefinde AK Parti vardı.
ÖSYM’de yaşanan skandalı gündeme taşıyan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu basın toplantısında şunları kaydetti:
ÖSYM Skandalı
Değerleri arkadaşlar, dünya genelinde yaşanan hadiselere değindikten sonra iç meselelerimize temas edecektim fakat dün akşam meydana gelen gelişmeler endişelerimizde ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu.
Tabir-i caizse "tuz koktu." derler; hakikaten tuz koktu!
ÖSYM kapsamında KPSS sınavları yeni bir skandala sahne oldu. Artık adına ne derseniz deyin; çalındı mı, verildi mi, belli kesimlere torpil mi geçildi... Ne yapıldıysa yapıldı maalesef, yine burada bir hile gündeme geldi.
İktidar, bu konuda da sınıfta kaldı! Yüz binlerce gencimizin umudu çalındı, hayalleri yıkıldı.
Önce ÖSYM iddiaları reddetti, iktidara yakın olanlar da reddettiler ancak sonra gerçekler ortaya çıkınca, Cumhurbaşkanı tarafından gece yarısı bir görevden alma gerçekleştirildi.
Aslında bu önemli bir adım, bunu kabul ediyorum; ancak içinde bulunduğumuz şartların vehametini anlamak bakımından önemli. Yoksa bir kişiyi görevden almak, başka bir takım tayinleri yeniden yapmak hiçbir mana ifade etmiyor!
Bu iktidar, bütün icraatleriyle çürümüş olduğunu ortaya koyuyor; bunun da tek çözümü var: Artık bu iktidarın ömrü bitti, ilk seçimde bu iktidar mutlaka gidecek!
Yerlerine ülkeyi düzgün yönetecek, rayına oturtacak bir anlayış gelecek, Saadet anlayışı gelecek..
Dünya Genelinde Tırmanan Gerilim
Muhterem arkadaşlar; basın toplantımızda ilk olarak, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan ve maalesef her gün bunlara bir yenisi eklenen gerilim ve çatışma alanlarına değinmek istiyorum.
İslam coğrafyaları başta olmak üzere, çok uzun bir süredir yeryüzü üzerinde akan kan hiç dinmiyor.
Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası yaralandı ve yine bir o kadar insan da evlerini, vatanlarını terk etmek zorunda kaldı.
Emperyalist planlar, siyonist hayaller, paraya ve kana doymak bilmeyen bir avuç insan yüzünden!
Şimdi yine Pasifik üzerinde, Tayvan sınırında Çin ve ABD, Balkanlar'da da Kosova ve Sırbıstan hattında bir gerilim var... Yine aynı bilindik senaryolarla karşı karşıyayız.
Bu yolun sonu belli, bu yol çıkmaz sokak! Bölge ülkelerimiz başta olmak üzere, dünya genelindeki tüm ülkeler artık bu senaryolara figüran olmayı çok açık bir şekilde reddetmelidirler!
Bugün bir kez daha ve en yüksek sesle şu ilkeleri hatırlama ve hatırlatma zamanıdır:
Savaş değil, barış! Çatışma değil, diyalog! Çifte standart değil, adalet!
Üstünlük değil, eşitlik! Sömürü değil, iş birliği! Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi!
Provokasyonlara Gelinmemeli
Değerli arkadaşlar, kıymetli vatandaşlarımız;
Dünyanın sürüklendiği bu çatışma geriliminden en çok etkilenen ve de etkilenecek ülkelerin başında ise ülkemiz gelmektedir.
Sadece jeolojik ve topografik olarak değil, her anlamda fay hatları üzerinde bulunan bir coğrafyada yaşıyoruz.
Tarihi ve kültürel bağlarımız, siyasi iddialarımız bakımından da Türkiye, herhangi bir ülke değildir.
Bu açıdan çok dikkatli olmalı ve her şeyden önemlisi birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmeliyiz.
Son günlerde hem içeride hem de dışarıda, her haliyle "provokasyon kokan" eylemlere muhatap oluyoruz.
Bu provokasyonlara kesinlikle gelmemeli, başta siyasiler olmak üzere toplumsal kutuplaşmaya zemin oluşturacak her türlü söylem ve eylemden uzak durulmalıdır.
Herkes geçmişte yaşanan acı hadiselerden ders çıkarmalı ve yeni acılara sebebiyet vermemek için hassas davranmalıdır.
KHK Mağdurlarının Tüm Haklarını Eksiksiz İade Edeceğiz
Değerli arkadaşlar, birlik ve beraberliğimiz açısından hassasiyet göstermemiz gereken en öncelikli mefhum ise adalettir!
Adalet yara almışsa, diğer hiçbir şeyin tedavisi mümkün olmaz...
Evet cari açık mühim, bütçe açığı, rezerv açığı ve dış ticaret açığı önemli; fakat adalet zaafiyeti başka hiçbir şeye benzemez!
Hukuk rafa kaldırılmışsa, tedavülde olan diğer şeylerin hiçbir faydası ve kıymeti yoktur!
KHK meselesi hepimizin malumu; Toplumsal vicdanı zedeleyen ve 6 yıldır kanayan bir yara..
Defalarca dile getirdik, iktidarı defalarca uyardık. Fakat iktidarda bulunanlar hatalarını telafi etmek yerine, ne yazık ki ısrarla yeni yanlışlar yapıyor.
Uzun uzadıya teknik ayrıntılar girmeyecek; şöyle olmuştu, şimdi de böyle oldu diye açıklama yapmayacağım.
Zaten KHK mağdurlarının feryâdı Arş-ı Alâ'ya ulaştı; sadece sağır taklidi yapanlar duymuyor...
Şimdi de geçici bir maddeyle, bir günde 6 binden fazla insanın işini, ekmeğini elinden aldılar.
"Unutmayın ki, Sonsuz İktidar Yoktur..."
Hem de sorgusuz, sualsiz; savunma için verdikleri 1 haftanın dolmasını dahi beklemeden! En fazla İçişleri Bakanlığı'ndan olmak üzere, birçok kurumdan 6 binden fazla insanı ihraç ettiler!
Hangi hakla, hangi vicdanla, hangi değer yargısıyla ve hangi hukuk kaidelerine göre? Sadece ama sadece "ben yaptım oldu", "ben şu an iktidardayım, gözünün üstünde kaşın var, ben seni beğenmiyorum." mantığıyla yapılıyor tüm bunlar!
Aliya İzzetbegoviç'in şu sözleriyle, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, iktidarda bulunanlara bir kez daha sesleniyorum:
"Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önünde hesap verecektir!"
Evet sonsuz iktidar yoktur ve herkes yaptığının hesabını belki bu dünyada fakat muhakkak ahirette mutlaka verecektir! Özellikle inançlı olduklarını iddia eden kesimlere bunu söylemeyi görev addediyorum. Biz isteriz ki, siz bu yanlışlarınızdan, zulümlerinizden vazgeçin; bu vebalden kurtulun.
Fakat yanlışınızda ısrar etmeye kararlıysanız; bilin ki biz de KHK mağduriyetlerine son vermeye ve bu adaletsizliklere dur demeye kararlıyız. Onları gün gelecek biz görevlerine iade edeceğiz, u boynumuzun borcudur. İktidarımızda, hakkı gasp edilenlerin tüm haklarını eksiksiz kendilerine iade edeceğiz!
Değişimin ve Yeni Bir Başlangıcın Şafağındayız
Değerli arkadaşlar, kıymetli vatandaşlarımız;
Hakkı gasp edilenler derken, sadece KHK mağdurlarını değil; haksızlığa, hukuksuzluğa ve adeletsizliğe maruz kalan milyonlarca insanımızın tamamını kastediyorum.
İnsanların yıllarca çalışıp gününü doldurduğu halde emekli olamaması bir hak gaspıdır! İktidarımız döneminde EYT'liler haklarını alacaktır!
Gençlerimizin yıllarca dirsek çürüttükten sonra, bir başkasının torpili var diye önlerine geçmesi adaletsizliktir!
Saadet Partisi iktidarında; işe alımlar ehliyet ve liyakat esasına göre yapılacaktır!
Bir insanın sabahtan akşama kadar çalışıp da açlık ve yoksulluk sınırında bir hayata mahkum edilmesi vicdansızlıktır!
Biz, milyonlarca insanımızın alın terinin hakkını eksiksiz alacağı bir düzeni mutlaka inşa edeceğiz.
Bugüne kadar bir gecenin bitip de sabahın olmadığı hiç görülmemiştir. Vatandaşlarımız müsterih olsun; değişimin ve yeni bir başlangıcın şafağındayız!
Açlık Sınırı 7 Bin Liraya Dayandı, Yoksulluk Sınırı ise 22 bin Lirayı Geçti
Muhterem arkadaşlar; Erdoğan iktidarının milletimize olan yükü her geçen gün ağırlaşıyor.
4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7 bin liraya dayandı. Yoksulluk sınırı da 22 bin lirayı geçti! Bundan bir sene öncesinde bu rakamlar tahayyül bile edilemezdi!
Son 1 yılda;
-Ekmek: %154 -Un: %156 -Yumurta: % 250
-Şeker: %269 -Benzin: %187 -Kira: %145 arttı.
-Yüksek faiz oranlarından şikayet eden bir sanayiciye; "Alma abi, alma o zaman." diyen,
-Üretimini devam ettirebilmek için belli başlı ürünleri tedariğinde bulundurmak zorunda olan sanayicilerimizi "stokçuluk" yapmakla suçlayan bir Merkez Bankası Başkanımız var, malumunuz.
Stokçulukla, stok bulundurmak aynı şey değil! Ekonomide, bunu bilmeyen cahildir!
-Hani; "Son 10 gün çıkarıldığında son bir ayda en az değer kaybeden para biriminin Türk lirası olduğunu" söyleyen kişi...
Ak Parti'nin Ak Parti'yle Kıyası
Biz de bu rakamlara son 1 yılı dahil etmediğimizde; Dolar 9.30 liraya, enflasyon %19.25'e, gram altın da 482 liraya düşüyor.
İktidara sesleniyoruz; bakın biz, sizin yaptığınız gibi ekonomik krizleri 50-60 yıl öncesiyle kıyaslamıyoruz. Sizi, yine sizin iktidarınızla kıyaslıyoruz. İşte bir başka örnek;
Gıda fiyatlarının ikiye katlanma süresi:
-2003 Ocak-2010 Şubat: 85 ay -2010 Şubat-2017 Kasım: 95 ay
-2017 Kasım: 2021 Ağustos: 46 ay -2021 Ağustos-2022 Temmuz: 12 ay
Kur Korumalı Mevduat sistemi de ekonomi politikanıza dayanamadı.
18 liradan iki saatte 11 seviyesine indirdiğiniz dolar; bugün yine 18 lira…
Bu uygulama, sadece varlık transferine aracılık etmekten başka bir işe yaramadı.
İşte KKM’nin 4 aylık bilançosu; Kur Korumalı Mevduat'ın sadece 4 ayda bütçeye getirdiği yük 37.2 milyar lira. Dahası, buna Merkez Bankası'nın yaptığı ödemeler dahil değil.
Bu Kitabı Yenisiyle Değiştireceğiz
Bahsi geçen bu 37.2 milyar lira;
-2021 yılında tarıma verilen desteğin %54’ünden fazlasına denk.
-6 aylık faiz harcamasının % 27’si…
-Meclis Başkanlığı’na sunulan ek bütçede öngörülen giderin %93’ü..
Görünen o ki Sayın Erdoğan’ın yazarlığını yaptığı bu ekonomi kitabı, aslında korku-gerilim ve fantastik kurgu türünde kaleme alınmış.
Zira bu kadar akıl dışı uygulamalara dünyanın hiçbir yerinde rastlanmaz.
Milletimizin hiçbir derdine derman olmayan, yoksulluğu büyüten ve yaygınlaştıran, hamaset kalemiyle ele alınmış ve sayfalarında umut veren tek bir cümle dahi olmayan bu kitabı yenisiyle değiştireceğiz!
Bizim kitabımızda; milletimizin her bir derdine karşı kapsayıcı çözümler yer alacak.
Tüm Göstergeler Ülkenin Kötü Gidişatını Gösteriyor
Kıymetli arkadaşlar; Türkiye hakkında istisna olan birkaç olumlu göstergeyi “dünya bize gıpta ile bakıyor” diye anlatan iktidar, geri kalan tüm kötü göstergeleri yok sayıyor.
Ekonomiye dair tüm verilerde, yoksulluk endeksinde, hukuk ve basın endeksinde; kısacası, ülkenin durumunu ortaya koyan tüm göstergelerde en kötü ülkeler arasında gösteriliyoruz.
Fakat iktidar, bunların hiçbirini görmek ve kabullenmek istemiyor. Bazısını hakkaniyetsiz, bazısını manipülatif, bazısını ise siyasi olarak tanımlıyor.
Ama işine gelince de Sn. Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada; "IMF, dünyanın büyüme rakamını aşağı yönlü; ülkemizin büyüme rakamını yukarı yönlü güncellemiştir." diye övünebiliyor.
İktidar mensuplarına soruyorum; tüm dünyanın kabul ettiği bu göstergelere inanmak istemiyorsunuz, bunların hiçbirisi sizin için gerçekçi değil.
Peki, 20 yıldır desteğini aldığınız milletin gözündeki umutsuzluk hiç mi umurunuzda değil?
Sizi bugünlere getiren vatandaşımızın sesindeki yorgunluk size bir şeyler anlatmıyor mu?
Ak Parti İktidarı Gerçeklerle Çarpışa Çarpışa Gidiyor
Türkiye hakkında olumsuz kanaate sahip ve kötü not veren tüm uluslararası kuruluşlar sizin için “dış mihrak” oluyor ise;
Aynı kanaate sahip, hatta bu ağır gerçekliği yaşayan emeklimiz, memurumuz, kadınlarımız, ve gençlerimize de “iç mihraklar” mı diyeceksiniz?
“Biz manşetlerle çarpışa çarpışa geldik” diyordunuz. Görüyoruz ki şimdi, gerçeklerle çarpışa çarpışa gidiyorsunuz!
İnsanımızın derdini görmezden, duymazdan gelen bu iktidar gidiyor; vatandaşın derdini önceleyenler olarak biz geliyoruz.
İlk seçimde; tek akıl ve "ben yaptım, oldu" anlayışı gidecek, istişare ve ortak akıl gelecek!
İsraf ve yolsuzluk bitecek, üretimi ve istihdamı önceleyen ekonomik anlayış esas alınacak...
Hiçbir vatandaşımız karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmasın!
Problemlerimizi her geçen gün derinleştiren bu yanlış anlayış son bulacak, tüm problemlerimiz hızlıca ve kalıcı bir şekilde çözüme kavuşacak...
Akkuyu Nükleer Santrali
Değerli arkadaşlar; basın toplantımızın sonunda önemli bir konuya daha değinmek istiyorum.
Enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik bir çözüm olarak sunulan Akkuyu Nükleer Santrali bizleri düşündürmeye devam ediyor.
Biz bu santrali önemsiyoruz, fakat birdenbire zihinleri karıştıran bir şey oldu.
Santrali Ruslar yapacak, biz Ruslara birtakım ödemeler yapacağız, fakat iktidara kıyak olsun diye birden Rusya'dan 15 milyar dolar para geldi.
Ne bu? Bunun mutlaka açığa kavuşturulması gerek.
Ve maalesef Ruslar, sözleşmeyi feshetmek durumunda kaldı ve Türkiye, burada tamamen devre dışı kaldı, santralin kontrolü bütünüyle Rusya'ya geçti.
Zaten öyle anlaşmalar yapmışız ki, nükleer santraller dünya genelinde ucuza enerji üretirken, biz burada dünya genelinin 2-3 misli bir fiyata enerji alacağız gibi görünüyor.
Aslında Türkiye'nin, bugünkü şartlar dikkate alındığında bir değil, 2-3 santrale ihtiyaç var; ama bu konuda ben iktidarın bir adım attığına şahit olmadım.
Ümitlenmiştim, 3 ayrı yerde 3 ayrı santral inşa edileceği söylenmişti ama sadece 1 tanesi yürüyor şu anda.
İnşallah burada da ciddi bir problemle karşı karşıya kalmayız.
Bu nedenle hükümeti, siyasi pozisyonları bir kenara bırakarak; ülkemiz için çok önemli olduğuna inandığımız nükleer enerji hususunda daha ciddi adımlar atmaya davet ediyorum.
Hükümet öncelikle sözleşmeyle ilgili anlaşmazlıkları ve hukuksuz girişimleri bertaraf etmeli; ve santralin bir an önce devreye girebilmesi için her türlü adımı atmalıdır.
Vatandaşlarımızın Haklı Taleplerinin Destekçisi ve Takipçisi Olacağız
Ve son olarak, ülkemizin çeşitli yerlerinde maalesef enflasyon sebebiyle işçilerimiz mağdur duruma düşüyor. Bazıları greve gidiyor.
Hemşehrilerim olduğu için söylüyorum, bunlardan biri de Sivas-Kangal'da bulunan termik santralde greve giden işçilerimizin durumu. Bana çeşitli vesilelerle ulaştılar, problemlerinin çözülmesini istiyorlar. İktidarın, bu konuda en kısa zamanda gerekli adımları en kısa zamanda atmalarını bekliyorum.
Sivas, hakikaten mağdur olan illerimizden birisi. Ülkemizin 2. en geniş arazisine sahip, 30 bin kilometrekareye yakın toprak genişliği var. Ama Sivas, tüm bunlara rağmen halen büyükşehir statüsünü bile kazanamamış bir il, çünkü nüfusundan dolayı..
Sürekli göç veren bir ilin büyümesi, gelişmesi mümkün değil! Bundan dolayı elbette bazı adımların atılması memnuniyet vericidir ama yetmez. Mutlaka Sivas'ta nüfusu tutacak olan yatırımlara öncelik vermek gerekir.
Saadet Partisi olarak, hem bu termilk santraldeki işçi kardeşlerimizin hem de buna benzer her durumda vatandaşlarımızın haklı taleplerinin destekçisi ve takipçisi olacağımızın bilinmesini isterim.
Bu duygu ve düşüncelerle, basın toplantımıza katılımınız için teşekkür ediyor, sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı muhabbetle selamlıyorum.