Harran Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmet Tahir Güllüoğlu’nun atanmasının ardından birçok kıdemli doktorun geri döndüğü üniversite hastanesi başarılı operasyonlarına devam ediyor.
Son olarak Harran Üniversitesi Hastanesi doktorları teşhisi oldukça zor bir rahatsızlık olan anevrizma (baloncuk) hastalığıyla ilgili başarılı operasyona imza attı. Hastaneye başvuran biri 7 yaşındaki çocuk olmak üzere 4 hasta, başarılı operasyonlarla sağlıklarına kavuştu.
Harran Üniversitesi Hastanesi Girişimsel Radyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Veysel Kaya, Harran Üniversitesi ve Mehmet Akif İnan Eğitim Araştırma Hastanesinde radyoloji ünitesinde gece gündüz vatandaşlara hizmet verdiklerini söyledi.
Hastaneye başvuran 4 hastaya, yapılan tetkikler sonucunda anevrizma (baloncuk) teşhisi konulduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Kaya, başarılı operasyonlar gerçekleştirdiklerini belirterek, şunları söyledi:
“Hastanemize ayakta başvuran 2 erkek ve bir kadın hastamız ile gün sonunda acil bir vaka olarak 7 yaşında erkek bir çocuğumuz getirildi. Yapılan tetkikler sonucunda hastalarımızda anevrizma (baloncuk) teşhisi koyduk. İlk etapta acil olan 7 yaşındaki çocuğumuzun operasyonunu gerçekleştirdik. Hastamızı anjiyografi ünitesine alarak kapalı yöntemle (anjiyografi yöntem), açık beyin ameliyatına gerek kalmadan kasık damarından girilerek hastanın baloncuğu tedavi edilip sağlığına tekrar kavuştu”
Dr. Öğr. Üyesi Kaya, diğer operasyonlarla ilgili şu bilgileri verdi:
“47 yaşındaki erkek hastamız yaklaşık altı ay önce beyin kanaması ile Şırnak’tan bize başvurdu. Beyninin sağ tarafta kanamaya neden olan baloncuğu tedavi edilen hastamız 20 gün yoğun bakım sürecinden geçip sağlığına kavuştu. Beyninde toplam beş baloncuğu, biri acil olmak üzere ikisi ayaktan başvuru ile tüm beyin baloncukları kapalı yöntemle, açık beyin ameliyatına gerek kalmaksızın başarılı bir şekilde tedavi ettik. Hastamızı yıllık anjiyo kontrolleri ile takibe aldık.”
“Diğer bir hastamız ise 59 yaşındaki romatizması ve hipertansiyonu olan erkek bir hastamızdı. Dış merkezde beyin baloncuğundan şüphelenilmesi üzerine tarafımıza başvurdu. Yaptığımız DSA’da (Beyin Anjiyografi) beyin baloncuğu tespit edip tedavisini kapalı yöntemle, açık beyin ameliyatına gerek kalmadan başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. “
“48 yaşındaki kadın hastamız ise dış merkezden tarafımıza beyin baloncuğu ön tanısıyla başvurdu. Hastamızın son bir aydır giderek şiddetlenen daha önce olmayan baş ağrıları mevcuttu. Hastanın yapılan DSA’sında (Beyin Anjiyografi) beyin sağ tarafında büyük bir baloncuk tespit edildi. Hastamızın beyin baloncuğu kapalı yöntemle, kasık damarından girilerek açık beyin ameliyatına gerek kalmadan başarılı bir şekilde tedavi edildi, hastamız sağlığına kavuştu.”
Dr. Öğr. Üyesi Kaya, Girişimsel Radyoloji Ünitesinde yapılan tedaviler hakkında şu bilgileri aktardı:
İnme tedavisi, şah damarı rahatsızlıkları, beyin kanamasına neden olan anevrizma(baloncuk) tedavisi, akciğer kanaması, karın içi kanamalar, kitleye bağlı kanamalar, damar yaralanmalarına bağlı kanamalar, damar yumağı tedavileri, bazı tümörlerde damar içi tedaviler, bazı tümörlerde tümör yakma işlemleri, diyaliz hastalarında katater ve fistülleri ilgilendirir tüm tedaviler, safra yolları tıkanıklıklarında yapılacak tüm işlemler, böbrek ve idrar yollarıyla alakalı tüm girişimler, varis tedavileri, periferik( kol, bacak) damar rahatsızlıkları, tüm biyopsi ve drenaj işlemleri girişimsel radyoloji ünitesinde yapılmakta olup civar illerdeki kamu ve üniversite hastanelerinde bile bu düzeyde olmayan girişimsel işlemler Şanlıurfa’da tarafımızca yapılmaktadır. Şanlıurfa’da üst düzey merkezlerde yapılan girişimsel radyolojik işlemlerin tümü yapılmaktadır.”
Dr. Öğr. Üyesi Kaya, bu işlemleri yaparken destek olan hekim arkadaşlar başta olmak üzere; Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Tahir Güllüoğlu’nun yanı sıra Şanlıurfa İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Faruk Günak’a, Hastane Başhekimi Doç. Dr. İdris Kırhan’a, tüm İl Sağlık Müdürlüğündeki şube müdürlerine, Mehmet Akif İnan Eğitim Araştırma Hastanesi yönetimine ve son olarak Şanlıurfa’ya gelip hizmetleri yapmasına vesile olan Prof. Dr. Abdurrahim Dusak’a teşekkür etti.
ANEVRİZMA (BALONCUK) NEDİR?
Anevrizma (baloncuk), atardamar duvarındaki zayıf bir noktada oluşan balonlaşmayı tanımlayan tıbbi terimdir. Beyin anevrizması, tüm erişkinlerin yaklaşık yüzde 3’ünü etkileyen ve yaşla görülme sıklığı artan bir hastalıktır. Beyin anevrizması önemli bir sağlık problemidir. Anevrizmanın duvarı, normal bir damar duvarına göre çok daha ince ve zayıf yapıdadır. Zaman içinde gittikçe incelen anevrizma duvarı, en zayıf olduğu noktadan patlayarak beyin kanamasına neden olabilir. Beyin anevrizmasının patlaması, beyin zarları arasında kanamaya neden olur. Bu tip beyin kanamalarına "subaraknoid kanama" adı veriliyor. Anevrizmaya bağlı beyin kanaması, hayati risk oluşturan bir durumdur. Anevrizma kanaması yaşayan hastaların yaklaşık yarısı, kanama ve kanamanın neden olduğu diğer tıbbi problemler nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Günümüzde, yaygınlaşan tıbbi görüntüleme yöntemleri sayesinde, beyin anevrizmalarının çok önemli bir kısmını beyin kanamasına neden olmadan teşhis edip, düşük riskle tedavi edebiliyor.
BEYİNDE ANEVRİZMA GELİŞMESİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Beyin anevrizması, doğuştan var olan bir hastalık değildir. Anevrizma, genellikle 30 yaşın üstündeki kişilerde görülür ve görülme sıklığı yaşla birlikte artar. Anevrizma oluşumunda genetik bir temel olduğu düşünülmekle birlikte, tüm hastalarda ortak bir genetik neden henüz saptanamamıştır. Beyin anevrizması teşhisi konulmuş birinci derece akrabası olan kişilerde anevrizma gelişme riski, diğer insanlara biraz daha yüksektir. Birinci derece akrabasında anevrizma teşhisi konulmuş kişilerde, özellikle sigara kullanımı veya hipertansiyon hastalığı varsa, anevrizma olup olmadığı araştırılmalıdır. Ailede beyin anevrizması tanısı almış birden fazla sayıda akrabası olan kişilerde, anevrizma gelişme riski daha yüksek olup, bu kişilere belirli aralıklarla görüntüleme yöntemleri ile (MR, anjiyografi gibi) araştırma yapılmalıdır.
Anevrizma oluşumunun genel mekanizması şu şekildedir: Kalbin kanı atardamarlar içine pompalaması ile oluşan kan basıncı, damar duvarının nispeten zayıf olduğu bir noktada balonlaşmaya neden olup, anevrizma oluşumunu başlatmaktadır. Özetle, kan basıncında artışa veya damar duvarında zayıflama oluşturan nedenler, beyin anevrizma gelişimi için potansiyel risk faktörleridir. Bu nedenle hipertansiyon (yüksek kan basıncı hastalığı), beyin anevrizma gelişimi için en önemli bir risk faktörüdür. Feokrositoma, aort koartosyonu, polikistik böbrek hastalığı olan kişilerde beyin anevrizma görülme olasılığı daha yüksektir. Kan basıncını uzun süre yükselten ilaçlar/maddeler (epinefrin, amfetamin, kokain, gibi) ve damar duvarında zayıflamaya neden olan sigara ve aşırı alkol tüketimi de anevrizma oluşmasına neden olabilmektedir.
BEYİN ANEVRİZMASI OLAN HASTALAR NELERE DİKKAT ETMELİDİR?
Öncelikle, beyin anevrizması teşhisi konulmuş bir hasta paniğe kapılmasına gerek yoktur. Beyin anevrizması, günümüzde oldukça düşük risklerle tedavi edilebilen bir hastalıktır. Anevrizma teşhisi konulmuş hastalar, karşılarına tatsız bir sürpriz olarak çıkan bu hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu bilmelidirler. Beyin anevrizması, uygun şekilde takip ve tedavi edilmediği takdirde ciddi tıbbi sonuçlar doğurabilen bir hastalık olmakla birlikte, günümüzde ileri tıp teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen kapalı ameliyat (endovasküler cerrahi) yöntemleri ile beyin anevrizmalarını başarıyla tedavi edebilmekteyiz. Bununla birlikte beyin anevrizması, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır. Beyin anevrizması teşhisi konulmuş kişi, tedavi planlaması için en kısa sürede bu konuda tecrübeli bir Girişimsel Radyoloji kliniğine DSA (beyin anjiyografi) için başvurmalıdır. Anjiyosu yapılıp nasıl bir baloncuk olduğu ve tedavi seçenekleri belirlendikten sonra hastanın tedavisi planlanır. Bu süre içinde, kan basıncında ani artışa neden olabilecek, ağır spor ve egzersiz yapmamalı, ağır eşya kaldırmamalıdır. Yüksek tansiyon problem olan anevrizma hastalarında anti-hipertansif ilaçlarla kan basıncı kontrol altına alınmalıdır. Kabızlık şikayeti olan hastalarda bu durumu giderecek gerekli önlemler alınmasında yarar vardır. Ağrı kesici ilaçların bazılarının, kan sulandırıcı etkilerinin de olması nedeniyle, bu süre içinde doktor önerisi dışında ağrı kesici ilaç kullanılması önerilmez. Ayrıca, hastaların, en azından tedavisi tamamlanana kadar, sigara veya alkol kullanmamalarını şiddetle öneriyoruz