Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesine bağlı kırsal Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos günü Kuran kursundan çıktıktan sonra kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın 19 gün sonra, daha önce en az üç kez ayrıntılı arama yapılan Eğertutmaz Deresi’nin kenarında, üzeri taş ve dallarla kapatılmış bir çuval içinde, son görüldüğü kıyafetlerle katledilmiş halde bulunan Narin için Urfa İl Kadın Platformu Topçu Meydanında açıklama yaptı. “Çocuklar İçin Güvenli Bir Dünya! Narin için Adalet” pankartının açıldığı açıklamaya, STK temsilcileri, siyasi parti temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Açıklamanın ardından grup 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdi.
“Çocuk cinayetleri toplumsal bir utançtır” başlıklı açıklamayı Urfa İl Platformu adına Sema Köroğlu okudu.
Köroğlu burada yaptığı açıklamada;
“Diyarbakır’da 21 Ağustos 2024 tarihinde kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin 19 gün sonra Tavşantepe Mahallesi yakınındaki Eğertutmaz deresinde bulunduğu haberini üzüntüyle öğrendik.
Diyarbakır bağlar da yaşayan küçük Narin 19 gündür kendi köyünde, 20 hanelik küçük bir köyde ailesi ve akrabaları ile yaşadığı alanda herkesin gözü önünde 8 yaşındaki küçücük bir kız çocuğu bir anda yok oldu. Bütün aramalara rağmen ancak 19. gününde defalarca aranan dere de, ne yazık ki cansız bedenine ulaşıldı. Bir kez daha insanlığımızdan utandık. Küçük Narini yaşatamadık.
Çocuk dediğin ölmez. Oynar, atlar, zıplar, koşar, coşar... Ama ölmez... En fazla salıncaktan düştüğü için yaralanır sırtı, sokakta oynarken su birikintisine hopladığı için ıslanır üstü... Ama kaybolduktan günler sonra, bir akarsuyun kör noktasında, KÖRPECİK BEDENİ ÇÜRÜMÜŞ BİR ŞEKİLDE bulunmaz.
Çocuk dediğin ölmez. Güler, ağlar, öfkelenir, nazlanır... Ama ölmez... Yer, içer, büyür, yetişkin olur, yaşar, yaşlanır ve sonra sırası gelir hayatın sonu; tabi ’ki anasından babasından sonra...Çocuk dediğin ölmez. Eğer ölüyorsa orada muhakkak devletin, toplumun, insanlığın ondan esirgediği bir şeyler vardır. Onu büyümekten, yetişkin olmaktan, yaşamaktan ve yaşlanmaktan alıkoyan bir şey...
Ölüyor çocuklar. Bedenleri lime, lime edilerek, canları acıtılarak, yaralanarak, örselenerek, kuşatılarak, çocuk olmaktan çıkarılarak öldürülüyorlar... Eylül Bolu’da, 15 yaşındaki Mehmet Isparta’da, 14 yaşındaki Nafiz Adana’da, 17 yaşındaki Deniz ve 1,5 yaşındaki Ela Van’da, 8 yaşındaki Berhan Mersin’de, Müslime Yağal Ağrı’da, Leyla Akdemir ve Narin Güran bu ülke de katledilen çocuklardan sadece birkaçı ve daha birçok çocuğun benzer cinayetlere kurban edildiğini biliyoruz. Çocuk ölümlerinden sonra gerekli önleyici ve koruyucu önlemler, tedbirler alınmış olsaydı, cezasızlık politikaları uygulanmasaydı, nüfuzlu kişiler korunmasaydı, soruşturmalar kapatılmasaydı, bugün Narin yaşıyor olacaktı.
Ve biliyoruz ki bugün bakkala giderken gördüğümüz, parkta şen gülüşünü duyduğumuz, dolmuşta anneciğinin kucağında uyurken baktığımız başka başka çocukların ölüm haberleri yle karşılaşıyoruz. Çünkü bu devlet, bu toplum onlardan ‘çocuk’ olmayı esirgiyor. Taammüden cinayet işliyor...
Devletin görevi ana karnına düştüğü andan itibaren korunma, kollanma hakkını. Esirgiyor güvenle yaşayabilecekleri evleri, dolaşabilecekleri sokakları, iyi bir eğitim alabilecekleri okulları, onları iyileştirecek sağlık ocaklarını, iyilik halleri zarar görüyor mu görmüyor mu diye denetleyecek sosyal hizmetleri, eğer tehdit oluşturacak bir durum varsa güvenle, başka zararlar görmeden gidebilecekleri bakım merkezlerini, tehlikeleri oluşmadan engelleyecek uyarı ve denetim mekanizmaları yetersiz. Evet güzelim körpecik çocuklarımız tehlikede..!.
Bu ölümler cezasızlıkla birlikte toplumsal yapı ve sistemin yarattığı koşullar sonucunda artıyor. Yaşam hakkının elinden alındığı hiçbir ölümü kabul etmiyoruz. Engellenebilen her ölüm bir cinayettir.
İstanbul Sözleşmesinden çekilmek toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcı şiddeti ve erkek şiddetini meşrulaştırıyor. İstanbul Sözleşmesinden sonra hedef gösterilen uluslararası sözleşme olan Lanzarote Sözleşmesi; "Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" çocuk istismarının engellenmesinden çocukların korunmasına kadar pek çok madde içeriyor. Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve istismara Karşı korunması Sözleşmesi taraf devletlere koruyucu tedbirler konusunda kamuoyuna bilinçlendirme çalışmaları yapılmasını zorunlu kılar.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi taraf devletlerin her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder. Taraf Devletler çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan çalışmayı göstermek zorundadırlar. Çocuğu koruma çalışmalarının çocukların hakları ihlal edildiği zaman değil bu ihlaller yaşanmadan yapılması gerekmektedir.
Bu ülkede öldürülen her çocuk, öldürülen her kadın, her insan, her hayvan, her canlı insanlık onurumuzu ve adalete olan inancımızı parçalıyor.
İktidar politikalarının failleri cesaretlendirdiğini birçok dosyadan biliyoruz. Narin’in ölümü iktidarın artan çocuk ve kadın ölümleri karşısında son zamanlarda çok ca, ifade edilen ve şiddetin görünür yüzünü güzelleme yağdırılarak sunulan ‘aile ’kavramını işte tam da buradan sorgulamalıyız. Çocuk istismarının çocuk cinayetlerinin iyi hal indirimi ya da herhangi bir bahaneye sığınılmadan en yüksek şekilde cezalandırılmasını istiyoruz.
Her gün bir yurttan, okuldan, kurstan, hastaneden, mahalleden, çocuk istismarı haberleri duymak istemiyoruz. Bunun için yürütülen mevcut politikaların değiştirilmesi ve gerekli cezaların uygulanması gerektiğini biliyor ve bunun için mücadelemize devam edecek ve her çocuğun sessiz çığlığına ses olacağız.
Bizler her gün kanımızı donduran bizi insanlığımızdan utandıran haberlere uyanmak istemiyoruz. Biz kadınlar artık çocuklarımız için susmayacağımızı belirtmek istiyoruz. Yetkili bütün kurumları sorumluklarını yerine getirmesi için uyarıyoruz.
Bizler çocuk ölümlerinin olmadığı, çocukların korunduğu, cezasızlık politikalarının ortadan kalktığı bir dünya için ve Narin’in faillerinin tespit edilip hak ettikleri cezayı alana dek mücadeleye devam edeceğiz.
"Bir ülkede kadın çocuk ve hayvanlar şiddet görüyor, öldürülüyorsa o ülkenin geleceği de ölüyor demektir!"
Artık yeter diyoruz. Çocuklar geleceğimizdir Geleceğimizi Karartmanıza izin vermeyeceğiz.”
Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz”