
Kadın Hakları Merkezi tarafından 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü dolayısıyla Şanlıurfa Baro hizmet binasında düzenlenen basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı.
Kadınların insan haklarını ihlal eden düzene karşı direnişlerinden yola çıkarak 1999 yılında Birleşmiş Miletler kararı ile ilan edilen " 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" bugün de kadınların özgür, eşit ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesiyle devam etmektedir.
Kadınlar dünyanın her yerinde, her alanda sömürülmekte fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve bunun sonucunda öldürülmektedirler. Kadınların rengi, dili, dini, ülkeleri değişmekte ancak uğradıkları şiddetin kaynağı olan erkek egemen sistemin kendisi değişmemektedir. Kadınlar kendi hayatlarına dair karar almak isterken öldürülmektedirler.Sadece ülkemizde değil Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar adalet, eşitlik, özgürlük mücadelesi vermektedirler. Yanıbaşımızda, İran'da Mahsa Amini'nin başörtüsü gerekçe gösterilerek öldürülmesinin ardından güçlenen Kadın hareketini selamlıyoruz. Mücadeleleri mücadelemizdir.Yine yanı başımızda 627 günü aşkındır Şanlıurfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tutan Emine ŞENYAŞAR’ın temel talebi adalet olmasına rağmen bu süreç boyunca Emine ana onlarca kez gözaltına alındıktan sonra hakkında birçok soruşturma başlatılıp, dava dosyaları açılarak adalet arayışı engellenmeye çalışılmıştır. Bizler bu hukuksuzluğu kabul etmiyor ve sonuna kadar Emine ananın adalet nöbetinde yanında olacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz.Ülkemizde kadınların hukuki kazanımlarına karşı yürütülen sistematik çalışmalar sonucunda, kadına yönelik şiddetin giderek arttığını, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının vahşice ihlal edildiğini endişeyle gözlemlemekteyiz. İstanbul Sözleşmesinden çekinilmesi, Türk Medeni Kanunu ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerinin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, kadın haklarını savunan dernek ve platformlara karşı kapatma davaları açılması, kadını özgür birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin oluşmasına yol açan politik uygulamalar v.b gibi nedenlerle kadınlar daha fazla şiddete açık hale getirilmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesinin yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir..
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının açıkladığı verilere göre; 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla 307 kadın cinayeti, 2022’nin ilk 10 ayı 225 kadın cinayeti gerçekleşmiştir. Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre ise 2021'in ilk 10 ayı 225 kadın cinayeti, 175 şüpheli kadın ölümü, 2022’nin ilk 10 ayı 282 kadın cinayeti, 208 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Bakanlığın verdiği verilerin aksine kadın
cinayetleri azalmamakta, her geçen gün artmaktadır. Yine Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nda Türkiye, dünyadaki 146 ülke arasından 124'üncü sırada yer almaktadır. Rapora göre küresel cinsiyet uçurumunun kapatılması 132 yıl daha alacak ve krizler, küresel cinsiyet eşitliğinin gerileme riskini artırmaktadır.
Tüm bunlara rağmen Hükümet ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesinden çekilmiş ve kadınlara şiddetin adeta önü açılmıştır. Bizler çok iyi biliyoruz ki verilen bu sayılara, faili meçhul, intihar olarak geçen kadın cinayetleri ve kayıtlara dahi geçmeyen sayısız şiddet mağduru kadın dâhil değildir. Biz kadınlar hayatlarımıza ve emeğimize sahip çıkmaya, toplumsal alanın her aşamasında var olmaya devam edeceğiz. Dünya biz kadınların emeği üzerinde dönmektedir. Bir Ortadoğu atasözü der ki; Bizde önce kadınlar uyanır sonra güneş doğar. Çünkü güneşi kadınlar doğurur. Dünyayı erkek egemenliğine bırakarak, hele ki erkek hâkimiyeti sebebi ile kadınların işkence ve ölümlere maruz bırakılması asla kabul edilemez.Yaşadığımız her türlü erkek şiddetinin karşısında birlikte mücadele ederek ve birbirimizle dayanışarak kazanacağımızı biliyoruz. Yılmadan ve bıkmadan yıllardır söylediğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz, "kadına yönelik şiddet münferit değil, politiktir ve bu şiddeti önlemenin en önemli yolu da kadın mücadelesinden ve kadın dayanışmasından geçmektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele her alanda uygulanmalı, kadınlar politika ve kanun yapma süreçlerine dâhil edilmelidir. Toplumdaki şiddet kültürünün değişmesi için, şiddet dili değiştirilmeli, kadın şiddetini de önleyecek şekilde tüm söylemlerde barışçıl bir dil kullanmalıdır.Tüm kadın katliamları ve kadına yönelik her türlü şiddet sona erinceye kadar mücadelemize kararlılıkla devam edeceğimizi Kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.
Kadınların insan haklarını ihlal eden düzene karşı direnişlerinden yola çıkarak 1999 yılında Birleşmiş Miletler kararı ile ilan edilen " 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" bugün de kadınların özgür, eşit ve şiddetsiz bir yaşam mücadelesiyle devam etmektedir.
Kadınlar dünyanın her yerinde, her alanda sömürülmekte fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz kalmakta ve bunun sonucunda öldürülmektedirler. Kadınların rengi, dili, dini, ülkeleri değişmekte ancak uğradıkları şiddetin kaynağı olan erkek egemen sistemin kendisi değişmemektedir. Kadınlar kendi hayatlarına dair karar almak isterken öldürülmektedirler.Sadece ülkemizde değil Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar adalet, eşitlik, özgürlük mücadelesi vermektedirler. Yanıbaşımızda, İran'da Mahsa Amini'nin başörtüsü gerekçe gösterilerek öldürülmesinin ardından güçlenen Kadın hareketini selamlıyoruz. Mücadeleleri mücadelemizdir.Yine yanı başımızda 627 günü aşkındır Şanlıurfa Adliyesi önünde Adalet Nöbeti tutan Emine ŞENYAŞAR’ın temel talebi adalet olmasına rağmen bu süreç boyunca Emine ana onlarca kez gözaltına alındıktan sonra hakkında birçok soruşturma başlatılıp, dava dosyaları açılarak adalet arayışı engellenmeye çalışılmıştır. Bizler bu hukuksuzluğu kabul etmiyor ve sonuna kadar Emine ananın adalet nöbetinde yanında olacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz.Ülkemizde kadınların hukuki kazanımlarına karşı yürütülen sistematik çalışmalar sonucunda, kadına yönelik şiddetin giderek arttığını, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının vahşice ihlal edildiğini endişeyle gözlemlemekteyiz. İstanbul Sözleşmesinden çekinilmesi, Türk Medeni Kanunu ve 6284 sayılı Yasa ve Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın hakları kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemelerinin yapılacağının kamuoyunda sürekli gündemde tutulması, laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşılması toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı açıklamaların desteklenmesi, kadın haklarını savunan dernek ve platformlara karşı kapatma davaları açılması, kadını özgür birey olarak görmeyip, sadece aile içinde bir birey olarak sınırlandıran zihniyetin oluşmasına yol açan politik uygulamalar v.b gibi nedenlerle kadınlar daha fazla şiddete açık hale getirilmektedir.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yasal mevzuatın yanında, toplumsal zihniyetin değiştirilmesi de çok önem arz etmektedir Bu bağlamda, devletin çok yönlü ve bütüncül politikalar üretmesinin yanında, bu mücadelenin toplumsal düzeyde genele yayılarak etkin ve kararlı yürütülmesi gerekmektedir..
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının açıkladığı verilere göre; 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla 307 kadın cinayeti, 2022’nin ilk 10 ayı 225 kadın cinayeti gerçekleşmiştir. Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre ise 2021'in ilk 10 ayı 225 kadın cinayeti, 175 şüpheli kadın ölümü, 2022’nin ilk 10 ayı 282 kadın cinayeti, 208 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Bakanlığın verdiği verilerin aksine kadın
cinayetleri azalmamakta, her geçen gün artmaktadır. Yine Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nda Türkiye, dünyadaki 146 ülke arasından 124'üncü sırada yer almaktadır. Rapora göre küresel cinsiyet uçurumunun kapatılması 132 yıl daha alacak ve krizler, küresel cinsiyet eşitliğinin gerileme riskini artırmaktadır.
Tüm bunlara rağmen Hükümet ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesinden çekilmiş ve kadınlara şiddetin adeta önü açılmıştır. Bizler çok iyi biliyoruz ki verilen bu sayılara, faili meçhul, intihar olarak geçen kadın cinayetleri ve kayıtlara dahi geçmeyen sayısız şiddet mağduru kadın dâhil değildir. Biz kadınlar hayatlarımıza ve emeğimize sahip çıkmaya, toplumsal alanın her aşamasında var olmaya devam edeceğiz. Dünya biz kadınların emeği üzerinde dönmektedir. Bir Ortadoğu atasözü der ki; Bizde önce kadınlar uyanır sonra güneş doğar. Çünkü güneşi kadınlar doğurur. Dünyayı erkek egemenliğine bırakarak, hele ki erkek hâkimiyeti sebebi ile kadınların işkence ve ölümlere maruz bırakılması asla kabul edilemez.Yaşadığımız her türlü erkek şiddetinin karşısında birlikte mücadele ederek ve birbirimizle dayanışarak kazanacağımızı biliyoruz. Yılmadan ve bıkmadan yıllardır söylediğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz, "kadına yönelik şiddet münferit değil, politiktir ve bu şiddeti önlemenin en önemli yolu da kadın mücadelesinden ve kadın dayanışmasından geçmektedir. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele her alanda uygulanmalı, kadınlar politika ve kanun yapma süreçlerine dâhil edilmelidir. Toplumdaki şiddet kültürünün değişmesi için, şiddet dili değiştirilmeli, kadın şiddetini de önleyecek şekilde tüm söylemlerde barışçıl bir dil kullanmalıdır.Tüm kadın katliamları ve kadına yönelik her türlü şiddet sona erinceye kadar mücadelemize kararlılıkla devam edeceğimizi Kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.