İşte Baydemir'in teklifi;
GEREKÇE
Türkiye Devleti’nin Anayasal dayanaklarında biri olan ‘Sosyal Devlet İlkesi’ hem 1961 Anayasası’nda hem de 1982 Anayasası’nda yer almıştır. 1982 Anayasa’nın 2 inci Maddesi’nde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu ifade edilmiştir.
1982 Anayasası’nda yer alan bu madde aynı zamanda yoksullukla mücadelenin de genel çerçevesini kendi içerisinde belirlemiş ve bu bağlamda bir yöntem sunmuştur.
Devletin en temel mali görevlerinden biri de kamu hizmetlerini ve kamusal finansmanı adil bir biçimde düzenlemek ve dengeyi sağlamaktır. Bunun birincil yolu da vergilendirmedir. Ancak vergilendirme sisteminde bulunması gereken özelliklerin en önemlisi de mevcut iktidarın, elinde bulundurduğu vergilendirme yetkisinin sınırlanabilmesidir. Sosyal devlet ilkesiyle uyumlu olan bir vergilendirme sistemi aynı zamanda adil ve dengeli olma özelliğini de içinde barındırır.
Türkiye’de neredeyse rutin biçimde giderek artan vergi yükü sosyal devlet ilkesi başta olmak üzere kamu finansmanın ayağını oluşturan vergilendirme sistemindeki adalet ve eşitlik kavramını da zedelemiştir. Özellikle asgari ücrete bağlı biçimde yaşamını sürdürmeye çalışan ve hâlihazırda açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan yurttaş için vergi yükü çok daha ciddi boyutlardadır. Bu çerçevede 2016 Yılı Gelire Dayalı Yoksulluk İstatistikleri araştırmasına göre Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri 2016’da 19 bin 139 lira olarak hesaplanmış ve yıllık geliri 7 bin lira civarında olan yoksul sayısı 11 milyon olarak ölçülürken, yıllık geliri 8 bini biraz aşan yoksul yurttaş sayısı da 16 milyon 328 bin olarak belirlenmiştir.
Yoksul sayısının milyonları aştığı Türkiye’de özellikle tüketicilerden elektrik kullanımına ilişkin alınan ve elektrik kullanımıyla tüketicinin sorumluluğunda olmayan bir takım bedeller alınmaktadır. Dağıtım Bedeli başlığı altında yer alan Kayıp Kaçak Bedeli, Perakende Satış Bedeli ve İletim Bedeli kalemleri ile yine Sayaç Okuma Bedeli ve TRT Payı gibi tüketicinin kullanmakta olduğu enerji bedeli haricinde faturalara yansıtılan haksız tahsiller bulunmaktadır.
Söz konusu bedellerin iadesi için tüketiciler tarafından açılan davalar tüketicilerin lehine sonuçlanmıştır. Ancak tüketiciler lehine sonuçlanan bu davalar sonucunda hükümet yeni bir düzenleme yokluna giderek tüketicilerin dava açma hakkının önüne yasal engel koymuştur. 16 Haziran 2016 tarihinde çıkarılan Elektrik Piyasası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile elektrik dağıtım ve görevli tedarik şirketlerinin, kayıp kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelini tüketiciden alması yönünde düzenleme yapılmış ve bu düzenleme de tüketiciye çok daha büyük mali sorumluluk yüklemiştir. Böylece mahkemelerde görülen davalar, ilgili yasa gerekçe gösterilerek reddedilmeye başlanmıştır.
Sonuç itibariyle elektrik tüketicilerinin ödediği TRT Payı, Dağıtım Bedeli adı altında sorumluluğunda olmayan bir işlemden kaynaklanan ödemek sorunda kaldıkları payla ne sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmakta, ne de gerek taraf olunan uluslararası sözleşmeler ne de 1982 cunta Anayasası ile bağdaşmaktadır. Bu çerçevede yoksul milyonlarca yurttaş başta olmak üzere yurttaşın sırtına yüklenen elektrik faturasında yer alan vergi kalemlerinde özellikle dar gelirli yurttaşlara bedelsiz elektrik kullanımı yönünde yasal düzenlemelere gidilmesi bir zaruret halini almıştır. İşbu kanun teklifimiz bu kapsamda değerlendirilmeli ve bir an önce işleme alınmalıdır.
GEREKÇE
Türkiye Devleti’nin Anayasal dayanaklarında biri olan ‘Sosyal Devlet İlkesi’ hem 1961 Anayasası’nda hem de 1982 Anayasası’nda yer almıştır. 1982 Anayasa’nın 2 inci Maddesi’nde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu ifade edilmiştir.
1982 Anayasası’nda yer alan bu madde aynı zamanda yoksullukla mücadelenin de genel çerçevesini kendi içerisinde belirlemiş ve bu bağlamda bir yöntem sunmuştur.
Devletin en temel mali görevlerinden biri de kamu hizmetlerini ve kamusal finansmanı adil bir biçimde düzenlemek ve dengeyi sağlamaktır. Bunun birincil yolu da vergilendirmedir. Ancak vergilendirme sisteminde bulunması gereken özelliklerin en önemlisi de mevcut iktidarın, elinde bulundurduğu vergilendirme yetkisinin sınırlanabilmesidir. Sosyal devlet ilkesiyle uyumlu olan bir vergilendirme sistemi aynı zamanda adil ve dengeli olma özelliğini de içinde barındırır.
Türkiye’de neredeyse rutin biçimde giderek artan vergi yükü sosyal devlet ilkesi başta olmak üzere kamu finansmanın ayağını oluşturan vergilendirme sistemindeki adalet ve eşitlik kavramını da zedelemiştir. Özellikle asgari ücrete bağlı biçimde yaşamını sürdürmeye çalışan ve hâlihazırda açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılan yurttaş için vergi yükü çok daha ciddi boyutlardadır. Bu çerçevede 2016 Yılı Gelire Dayalı Yoksulluk İstatistikleri araştırmasına göre Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri 2016’da 19 bin 139 lira olarak hesaplanmış ve yıllık geliri 7 bin lira civarında olan yoksul sayısı 11 milyon olarak ölçülürken, yıllık geliri 8 bini biraz aşan yoksul yurttaş sayısı da 16 milyon 328 bin olarak belirlenmiştir.
Yoksul sayısının milyonları aştığı Türkiye’de özellikle tüketicilerden elektrik kullanımına ilişkin alınan ve elektrik kullanımıyla tüketicinin sorumluluğunda olmayan bir takım bedeller alınmaktadır. Dağıtım Bedeli başlığı altında yer alan Kayıp Kaçak Bedeli, Perakende Satış Bedeli ve İletim Bedeli kalemleri ile yine Sayaç Okuma Bedeli ve TRT Payı gibi tüketicinin kullanmakta olduğu enerji bedeli haricinde faturalara yansıtılan haksız tahsiller bulunmaktadır.
Söz konusu bedellerin iadesi için tüketiciler tarafından açılan davalar tüketicilerin lehine sonuçlanmıştır. Ancak tüketiciler lehine sonuçlanan bu davalar sonucunda hükümet yeni bir düzenleme yokluna giderek tüketicilerin dava açma hakkının önüne yasal engel koymuştur. 16 Haziran 2016 tarihinde çıkarılan Elektrik Piyasası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile elektrik dağıtım ve görevli tedarik şirketlerinin, kayıp kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedelini tüketiciden alması yönünde düzenleme yapılmış ve bu düzenleme de tüketiciye çok daha büyük mali sorumluluk yüklemiştir. Böylece mahkemelerde görülen davalar, ilgili yasa gerekçe gösterilerek reddedilmeye başlanmıştır.
Sonuç itibariyle elektrik tüketicilerinin ödediği TRT Payı, Dağıtım Bedeli adı altında sorumluluğunda olmayan bir işlemden kaynaklanan ödemek sorunda kaldıkları payla ne sosyal devlet anlayışı ile bağdaşmakta, ne de gerek taraf olunan uluslararası sözleşmeler ne de 1982 cunta Anayasası ile bağdaşmaktadır. Bu çerçevede yoksul milyonlarca yurttaş başta olmak üzere yurttaşın sırtına yüklenen elektrik faturasında yer alan vergi kalemlerinde özellikle dar gelirli yurttaşlara bedelsiz elektrik kullanımı yönünde yasal düzenlemelere gidilmesi bir zaruret halini almıştır. İşbu kanun teklifimiz bu kapsamda değerlendirilmeli ve bir an önce işleme alınmalıdır.