Biz insanlara ne oldu, da bu kadar kalpsiz ve duygusuz olduk. Allah en üstün varlık olarak insanları yarattığı halde şimdiki insanlar bir hayvana verdiği değeri en değerli varlık olan insana vermiyor. Ecdadımız atalarımız yaratılana yaratandan ötürü değer ve sevgi saygı gösterir ve düşmüşe, Garibana, yoksula yolda kalmışa yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ederdi şimdi bizler ne yapıyoruz canımızdan kanımızdan olan aile bireylerimize bile bırak yardımı tahammül bile gösteremiyoruz Allahlın huzuruna çıktığımızda bunun hesabını nasıl vereceğiz ben şahsen bilmiyorum.
Annelerinin gözleri önünde soğuktan titreyen morarmış ayaklarını hmeyen sıcak bir yuvaya ve sıcak bir çorbaya muhtaç çocukları düşünmeyen insanlar hala o göğüste taş yerine bir kalp taşıdığını sanıyor, Vicdanları yaralayan o ağır yükü anlaya bilmek için kendinizi ve çocuklarınızı onların yerine koyarak empati yapın belki vicdanlarınız biraz olsun sızlar.
Masum çocukları düşünürken, üzülürken ırkçılık ve ayrımcılık yapmadan tüm çocuklara Dinine, Rengine ırkına ülkesine bakılmaksızın (Suriyeli veya Türkiyeli) diye ayırt etmeden tüm çocuklara sahip çıkılmalı ve üzülmeliyiz. Acılarını bir nebze olsun dindirmek ve onları bir parça mutlu edebilmek için elimizden geleni yapmalı hiçbir şey yapamıyorsak bari kötülük etmeden Allah rızası için DUA edelim masum çocuklara.
50 km ilerde sınırımızda savaştan ölmemek için çocuklarını korumak için kaçarak sınırımıza gelen insanlar Bir çamur deryası üzerinde kurulmuş naylon çadırların içinde yaşamaya çalışıyorlar. Ölümden kaçabilenleri “soğuk ve açlık” bekliyor. Ülkemde muhacir düşmanlığı yapanların “pervasızlığı” mı daha çok yaralamalı bizi, yoksa bu ölüm kokan şehirlerde çocukların avuçlarımızın içinde yok olup gitmesi mi?
Fakat en önemlisi, “insanlıktan nasibini” almamışlar. “Suriye’de ne işimiz var” sorusunu, buz gibi bir havada naylonun altında, yalınayak yaşam mücadelesi veren çocukların gözlerinin içine bakarak sorabilirler mi?