Her iki kelimeyi mütaala etmek gerekirse üstünlük ile gerçekçiliğin birbiriyle yakın anlamdaşlık içinde oldukları kadar aykırılıkları da beraberinde taşır.
Üstünlük kelimesini ele aldığımızda olaya sosyal, kültürel, ekonomik ve güç olarak ayrı ayrı fiiller yüklenebilir. Ama genel kanı gücü kuvveti elinde bulunduran yani üstün olan kuvvetli olan varlıklı olan planları ön plana çıkarır. Bu durumda gerçekçilik ile anlamdaşlığı sadece fiziki manada aynılık gösterir. Çünkü üstünlük yani varlıklı olmak bir gerçekliliktir gözle görülebilir, elle tutulabilir, yorumlanabilir, eleştirilebilir ama bunların hiçbiri gerçekçiliğini zedelemez.
Gerçekçilik ise toplumsal bakış açısına, yaşam felsefesine ve söylencelere (hadis, rivayet, örf adet vb.) aykırı olsa bile gerçek olan şeydir. Örnek; sebep ve maksadı ne olursa olsun insan öldürmek karşılığı cinayettir. Ve bu bir gerçekliliktir. Çünkü kişi hayatını kaybettikten sonra bir daha dönüşü yoktur. Hangi sebep olursa olsun buna ister örf adet deyin, ister inanç deyin, ister intikam deyin sonuç değişmez tek kelime ile gerçek olan cinayettir.
Diğer taraftan toplum yaşamında gerçekçiliğin hiçbir itibarı ve üstünlüğü yoktur. Çünkü yozlaşan toplumlar kendilerine dayatılan ve yaratılan tanrıları eli ile kendilerine dayatılan ama gerçekte hiçbir litaletüre hiçbir inanca ve beşeri felsefeye uymayan fakat yozlaşan biz kullar olarak bu emirleri sorgusuz sualsiz yerine getiririz ve bunu da kendimize gerçeklik olarak yani ‘’hak’’ olarak görürüz. Ama işin aslına baktığımız zaman bu gerçeklik değil üstünlerin emrini yerine getirmektir. Çünkü toplumsal değer yargılarımızda oluşan ve bilinçli olarak oluşturulan yargılanamaz sorgulanamaz biat kültürü ile yetiştirilmemiz sonucunda yapılan fiilin yani cinayetin sanki bir hakmış gibi algılanmasına ve uygulanmasına göz yumar ve dut yemiş bülbül kesiliriz.
Aynı mevzuyu yani toplumların gerçekçililiğini ihtiyaçlar bazında iki yüzlülük yapmadan gerek kamu kurumlarında gerek yargı organlarında gerekse (özgür..!) basın aracılığıyla dile getirmek sonrasında meydana gelebilecek yargılanma dışlanma hakaret ve daha ötesine maruz kalma ve buna da toplumların duyarsızlığı eklenince gerçeklikler otomatikman üstünler tarafından kamufle edilerek kendilerine uygun hale getirilir. Yani kılıfına uydurulur ve böylece üstünlerin gerçeği olur, gerçekliliğini kaybeder yalan olur.
Bu nedenle evrendeki üstünlerin hukuku ile üstünlerin değer yargıları ile üstünlerin gerçekliliği ile yaşamın merkezinde olan gerçekliliği aynı kategoride değerlendirmek’’ pusulası kaybolmuş deryada gemi yüzdürmeye’’ benzer. Pusulası olmayan insanlarda körü körüne biat ederek insan olmanın ötesinde robotlaşır ve köle olur.
Aydınlık geleceğimizde üstünlerin gerçekliliğini değil gerçeğin gerçeğini kabul ederek yaşamamız dileğiyle, Aşk ile…