Serdar Turgut gazetede yayımlanan bugünkü yazısında, ABD'nin İran karşıtlığı üzerine kurulu yeni Ortadoğu politikasına değinirken, Rıza Zarraf davasını konuyla ilişkilendirdi. Yazı şöyle:
"Washington'da Türkiye’nin hedefe konulduğu birçok çalışmanın yapıldığını biliyorum. Ancak burada “Türkiye neden hedef alınıyor ve ne amaçlanıyor”, bunu anlamak için Zarrab davası gibi tek tek vakalara değil büyük resme, oynanan büyük oyuna bakmak gerekiyor.
Washington’un derininde “nihai anlaşma” diye adlandırılan bir strateji var. Bu, Amerikan yönetiminin Ortadoğu bölgesine kalıcı bir yeni düzen getirme stratejisidir..."
Serdar Turgut, yazısının devamında ABD'nin Ortadoğu'ya ilişkin 'Nihai Anlaşması'nı ve bu anlaşmanın sağlanmasında Türkiye'nin kontrol dışı olduğunu şöyle yazdı:
"...1- Evet, Amerikan yönetimi adına “nihai anlaşma” (ultimate deal) dediği bir strateji oluşturdu; bunu da Suudi Arabistan ve İsrail’le birlikte uygulamaya çoktan koydu.
2- Beyaz Saray bu stratejiyi uygulama görevini Başkan Trump’ın damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’e verdi.
3- Kushner bir Ortodoks Yahudi olmanın yanı sıra Netanyahu ve Suudi Arabistan’ın veliaht kralı Muhammed bin Selman ile de çok yakın.
4- Kurulan takımda Kushner’le birlikte Trump’ın başmüzakerecisi Jason D. Greenblatt, Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Dina Powell ve ABD’nin İsrail Büyükelçisi David M. Friedman bulunuyor.
5- Stratejinin içinde yer alan tüm ülkeleri bir arada tutan ana unsur, İran’a karşıtlık üzerine kurulmuş olması.
6- Amerika başta Suriye olmak üzere tüm bölgede İran’ın etkinliğinin artmasından son derece endişeli. Bu konuda Suudi Arabistan ile İsrail de tam anlaşma içindeler. Washington’da İsrail’in, İran’a karşı kendisine destek vermesi durumunda Suudi Arabistan’a istihbarat ve teknoloji desteği vaat ettiği söyleniyor.
7- “Nihai anlaşma”nın bölgeye düzen getirecek stratejisinin en önemli unsurlarından biri, İsrail ile Filistin anlaşmasıdır. Bunu ve süreci görmeden Başkan Trump’ın çok yakında HAMAS’ın etkinliği altındaki Gazze şeridinde hâkimiyeti artacak olan Mahmud Abbas ve Netanyahu ile neden üçer kez görüştüğünü, Abbas’ın geçenlerde neden birdenbire Riyad’a gitme gereği gördüğünü, Lübnan Başbakanı Hariri’nin neden Suudi Arabistan’dayken istifa ettiğini, Suudi Arabistan’daki gözaltıları ve sistemin yeniden örgütlenme çabalarını, Riyad’ın neden Suriye muhaliflerini toplamaya giriştiğini, Katar’ın neden Suudi Arabistan ve Amerika’yla gizlice ortak hareket etmeye başladığını anlayıp çözümleyebilmeniz imkânsızlaşır.
8- Artık Amerika ve İsrail, hem İsrail’in yakın coğrafyasına hem de Ortadoğu’nun geneline yeni düzen getirmek için yola çıktılar. Bunun önünde en büyük engel olarak gördükleri İran’a karşı hem Gazze’de hem Lübnan’da harekete geçtiler. Abbas, Suudi Arabistan ve İsrail destekli bir Filistin- İsrail anlaşmasına imzaya hazırlanıyor.
KONTROL DIŞI ÜLKE
9- Amerika, işin içinde İran olduğu için bölgedeki tüm Arap ülkelerinden bu planına destek alacağını düşünüyor. Nitekim Katar da oynanan büyük oyunu gördü ve yeni güç dengesinin dışında kalmamak için Suudi Arabistan ve Amerika’yla gizlice anlaştı. Bunun sonucunda 3’ü Suudi Arabistan’da terör finansmanıyla mücadele merkezini kurdu. Bu anlaşma Katar’ın da nihai anlaşmaya dahil olması anlamında yorumlanıyor Washington’da.
10- Bölgedeki önemli oyuncu olarak bir tek Türkiye kontrol dışında. İsrail ve Amerika için, İran’a karşı seküler bir devlet olarak Kürtlerin de önemi büyük. Düşünün Türkiye’nin bu konudaki tavrının ve bölgede İran’la işbirliği içinde olmasının Arap dünyasında ve İsrail’de nasıl algılandığını. Hepsi, Türkiye’nin kurgulanan nihai anlaşmanın içine zor sokulacağını düşünüyor.
Amerika, Türkiye’yi yeni düzen için hizaya getirmesinin zor olduğunu gördüğünden ülkemizin hedefe konulmasına izin veriyor." (Habertürk)
"Washington'da Türkiye’nin hedefe konulduğu birçok çalışmanın yapıldığını biliyorum. Ancak burada “Türkiye neden hedef alınıyor ve ne amaçlanıyor”, bunu anlamak için Zarrab davası gibi tek tek vakalara değil büyük resme, oynanan büyük oyuna bakmak gerekiyor.
Washington’un derininde “nihai anlaşma” diye adlandırılan bir strateji var. Bu, Amerikan yönetiminin Ortadoğu bölgesine kalıcı bir yeni düzen getirme stratejisidir..."
Serdar Turgut, yazısının devamında ABD'nin Ortadoğu'ya ilişkin 'Nihai Anlaşması'nı ve bu anlaşmanın sağlanmasında Türkiye'nin kontrol dışı olduğunu şöyle yazdı:
"...1- Evet, Amerikan yönetimi adına “nihai anlaşma” (ultimate deal) dediği bir strateji oluşturdu; bunu da Suudi Arabistan ve İsrail’le birlikte uygulamaya çoktan koydu.
2- Beyaz Saray bu stratejiyi uygulama görevini Başkan Trump’ın damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’e verdi.
3- Kushner bir Ortodoks Yahudi olmanın yanı sıra Netanyahu ve Suudi Arabistan’ın veliaht kralı Muhammed bin Selman ile de çok yakın.
4- Kurulan takımda Kushner’le birlikte Trump’ın başmüzakerecisi Jason D. Greenblatt, Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Dina Powell ve ABD’nin İsrail Büyükelçisi David M. Friedman bulunuyor.
5- Stratejinin içinde yer alan tüm ülkeleri bir arada tutan ana unsur, İran’a karşıtlık üzerine kurulmuş olması.
6- Amerika başta Suriye olmak üzere tüm bölgede İran’ın etkinliğinin artmasından son derece endişeli. Bu konuda Suudi Arabistan ile İsrail de tam anlaşma içindeler. Washington’da İsrail’in, İran’a karşı kendisine destek vermesi durumunda Suudi Arabistan’a istihbarat ve teknoloji desteği vaat ettiği söyleniyor.
7- “Nihai anlaşma”nın bölgeye düzen getirecek stratejisinin en önemli unsurlarından biri, İsrail ile Filistin anlaşmasıdır. Bunu ve süreci görmeden Başkan Trump’ın çok yakında HAMAS’ın etkinliği altındaki Gazze şeridinde hâkimiyeti artacak olan Mahmud Abbas ve Netanyahu ile neden üçer kez görüştüğünü, Abbas’ın geçenlerde neden birdenbire Riyad’a gitme gereği gördüğünü, Lübnan Başbakanı Hariri’nin neden Suudi Arabistan’dayken istifa ettiğini, Suudi Arabistan’daki gözaltıları ve sistemin yeniden örgütlenme çabalarını, Riyad’ın neden Suriye muhaliflerini toplamaya giriştiğini, Katar’ın neden Suudi Arabistan ve Amerika’yla gizlice ortak hareket etmeye başladığını anlayıp çözümleyebilmeniz imkânsızlaşır.
8- Artık Amerika ve İsrail, hem İsrail’in yakın coğrafyasına hem de Ortadoğu’nun geneline yeni düzen getirmek için yola çıktılar. Bunun önünde en büyük engel olarak gördükleri İran’a karşı hem Gazze’de hem Lübnan’da harekete geçtiler. Abbas, Suudi Arabistan ve İsrail destekli bir Filistin- İsrail anlaşmasına imzaya hazırlanıyor.
KONTROL DIŞI ÜLKE
9- Amerika, işin içinde İran olduğu için bölgedeki tüm Arap ülkelerinden bu planına destek alacağını düşünüyor. Nitekim Katar da oynanan büyük oyunu gördü ve yeni güç dengesinin dışında kalmamak için Suudi Arabistan ve Amerika’yla gizlice anlaştı. Bunun sonucunda 3’ü Suudi Arabistan’da terör finansmanıyla mücadele merkezini kurdu. Bu anlaşma Katar’ın da nihai anlaşmaya dahil olması anlamında yorumlanıyor Washington’da.
10- Bölgedeki önemli oyuncu olarak bir tek Türkiye kontrol dışında. İsrail ve Amerika için, İran’a karşı seküler bir devlet olarak Kürtlerin de önemi büyük. Düşünün Türkiye’nin bu konudaki tavrının ve bölgede İran’la işbirliği içinde olmasının Arap dünyasında ve İsrail’de nasıl algılandığını. Hepsi, Türkiye’nin kurgulanan nihai anlaşmanın içine zor sokulacağını düşünüyor.
Amerika, Türkiye’yi yeni düzen için hizaya getirmesinin zor olduğunu gördüğünden ülkemizin hedefe konulmasına izin veriyor." (Habertürk)