1.Dünya Savaşı’ndan bu yana Orta Doğu, Kafkaslar ve Anadolu bölgesinde tezgâhlanmak istenenlere baktığımız zaman aşağıda ki pencereyi açmamız gerekir.
Gerek etkin devletler gerek dinsel devletlerin plan ve projeleri güdümünde insanları, kapalı pencere hesabı, havasız soluksuz, tek tip anlayışla yönlendirilerek, dışarıya egalize (dışlanmışlık) edilerek, birbirine kırdırarak Ya Vatan, Ya Millet, Ya Sakarya Ya da Allah Allah nidalarıyla kimi zaman din kisvesi altında, kimi zamanda ırk kisvesi altında, amaçlarına erişmek için pencereyi bir türlü açmaya müsaade edilmemiş bir bölge.
Bu bölgede 1. Dünya savaşı, 1917 Rus devrimi, 1945 2. Dünya savaşı ve 2000’li yıllarda baş gösteren soğuk savaş ve sanayi savaşları nedeni ile yine de aynı bölge insanı üzerinde ve özellikle din kimliği ile insanları absorbe (sindirmek) etmenin daha kolay olduğu bir tahammül ortaya atılmış. Bu tahammüller içerisinde hiçbir zaman bölge insanına sorulmamıştır. “Kardeşim sen buna razı mısın? Bunu istiyor musun? Düşüncen ne?” gibi hiçbir soru sorulup karşılığı alınarak hareket edilmemiştir.
Geçmişi bir tarafa bırakıp günümüz olaylarına bakmak gerektiğinde 1917 Rus devrimi ile birlikte sosyalist yönetimin tekelinde var olan ve bugün savaş halinde olan (...!) Ermenistan, Karabağ ve Azerbaycan gibi ülkelerin sosyal, kültürel ve inançsal yaşamlarını kıyas yaptığımızda ayrı ayrı tam tezat haklar ve sosyalist blok içerisinde yaşamayı devam ettiren toplumlar olmalarına rağmen 1990’lı yıllarda sosyalist blokun parçalanması ve dağılması sürecinde bütün etnik ve inançsal kökenler devletler oluşturdular ve bu bölünmeler sonrasında herkes kendi sınırını, kendi yaşamını ve kendi kültürünü idame etmeye başladı. Aradan geçen 30 yıllık bir süreç içerisinde sorunsuz demeyelim ama sorunu olan toplumlar olarak savaşsız bir şekilde insanların ölümüne meydan vermeden, birlikte yaşayan bu halka ne oldu? Neden birden bire dağlık Karabağ, Nahcivan, Erivan bölgeleri gündeme geldi? Perde arkasında kalemler kimlerdir? Tezgâh kimlerin kaleminde çıkıyordu? Burada kimlerin çıkarı vardı? Bunları açık pencere olarak sormak gerekir.
Bugün İran, Şii İslam, Suudi Arabistan, Bedevi İslam, Azerbaycan Caferi İslam ama nihayetinde İslam ve tek din…
Peki ne oldu da din kardeşliği birden bire düşman kardeşlere dönüştü. Bugün İran Ermenistan’a binlerce tanklı, toplu asker (terörist grup) gönderiyor. Suudi Arabistan Amerika’ya kaç yüz bin dolar maddi destek vererek kendini sağlama almak adına insanların ölümüne peşkeş çekiyor.
Evet, ülkelerin tarihten bu yana elbette ki sorunları olacaktır. Ancak hiçbir savaşın silah satandan başka kazananı ölenden başka kaybedeni yoktur, olmamıştır. Düne kadar bölgenin tek horozu olan Rusya neden bugün sessiz? Bölgede bu güne kadar olmayan Amerika neden bugün Ermenistan’a destek veriyor? Perde arkasında Siyonist İsrail anlayışının yeri nerede? Son zamanlarda Karadeniz bölgesinde Ermenistan ve Azerbaycan ortak noktasında, ancak uluslararası kara sularında Türkiye tarafından bulunduğu iddia edilen milyonlarca metre küp doğalgaz rezervinin kullanımı konusunda hangi anlaşmalar ya da anlaşmazlıklar oldu. Acaba Ermenistan ve Azerbaycan dağlı Karabağ sorununu bahane ederek doğalgazın paylaşımını mı düşünmekte?
Biraz kurumuş saksıya (kölenmiş beyine) su vererek yeşertmek gerekmez mi? olaya ya da olaylara tek pencereden bakmak, at gözlüğü takmak değildir. Devletlerin kendi içindeki anlaşmazlıkları süper güçlere ve bölge devletlerine düşen görev onların kansız barış sağlamalarını temin etmek olsa gerek. Bu bağlamda bölgesel olaylara yaklaşım sergilerken olayın bütününü görmek ırkçı, şövelist ya da dinci bakış açılarıyla bakmak yerine insan olarak bakmak daha elzem olmaz mı?
Bombaların atılmadığı, insanların satılmadığı, barış ve huzurun hâkim olduğu bir dünya istemek suç mu? Bizlere düşen görev tarafları pohpohlamak yerine sükûnete, huzura ve anlaşmaya çağırmak daha evla olsa gerek.
Tüm dünyada barış ve huzurun hâkim olması dileğiyle aşk ile...